682 yılından itibaren 50 yıllık esaret döneminin ardından Çin kaynaklarının "Ku-to-lu" adını verdikleri Kutluk (Aşina soyuna mensup bir prens) tarafından Çinlilere karşı başarılı bir bağımsızlık savaşı başlatıldı. Kutluğu destekleyenlerin sayısı kısa sürede 5000 yükseldi ve kendisi de kağan olarak ilan edildi. Bu durumdan ilk etkilenen Oğuzlar oldu. Kutluk kağan ilk etapta savaşmak için lazım olan at sürülerini Dokuz Oğuz boylarından yağmalayarak elde etti. Bu hareket kısa surede yayıldı.
Dağılan Göktürk boylan Kutlug'un etrafında toparlanmaya başladı. Kutluğun başlattığı özgürlük hareketi sonucunda, 682'de yeniden Gök Türk devletinin bağımsızlığını kazandı.
Bu sırada Dokuz Oğuz Kağanı Selenga ırmağı boylarında oturuyordu ve Ötüken bölgesi de onun idaresinde idi, ötüken bölgesinde Göktürklerin yeniden yükselişi en çok Dokuz Oğuzları tedirgin etmişti. Dokuz Oğuz Kağanlığı Gök Türklere bağlı kalmaktan korkuyorlardı. Bu nedenle yaklaşan tehlikenin önünü almak için ciddi bir savaşa hazırlanmak zorundaydılar. Bu sebeple Gök Türkler henüz kuvvetlenmeden, Çinliler ve Kıtaylar ile bir ittifak kurmak için, Baz Kağanın önermesiyle her ikisine de Kum ve Tonra boylarından birer elçi gönderdiler.
Üstelik güneyde en kısa zamanda siyasi bir gücü oluşturan Kutluk'un ana hedefi doğal olarak Ötüken bölgesini ele geçirmek oldu. Çünkü Baykal gölünün güney batısında bulunan Ötüken, yüksekçe dağlar ve Orhun ile Tamir ırmaklarınca çevrili müdafaası kolay fakat etrafa akınlar yapmaya elverişli bir konumda olup, iklimi yumuşak ve geniş otlaklara sahip bir yer idi. Bu yüzden burası Asya Hunları ve l Göktürk Kağanlığı zamanlarında da devletin ağırlık merkezi olmuştur. Türklerce kutsal sayılan bir bölgedir. Gök Türkler'in fetret devrinde dağılan Türk kavimlerini ancak "Türk Devletçilik ruhunun yerleşmiş olduğu" Ötüken etrafında toplamak ve idare etmekle mümkün olabileceğinden buranın ele geçirilmesi büyük önem kazanmıştır.
Oğuzlar'ın ittifak aramak amacıyla bir haberciden Çin ve Kitay'a elçiler gönderdiklerini duyan Kutluk Kağan vezir Tonyukuk'a "gönlünce ordu sevk et" talimatını vermiş, taraflar arasında meydana gelen "inekler Gölü" savaşında Oğuzlar ağır bir darbe almıştı. Bu olaylar 682 yıllarında olmalıdır. Yapılan savaşta Oğuz kağanı Baz Kağan öldürüldü ve Oğuzların büyük bir kısmı Kutluk Kağanın hâkimiyetini kabul ettiler.
Göktürkler karşında verdikleri bu savaşı kaybetmesi Oğuzların Ötüken’deki konumunu olumsuz etkiledi. Bunun sonucunda bağımsızlıklarını kaybeden Oğuz boylarından bazıları ana yurdun dışına kadar uzanan yeni göç hareketlerine kalkıştılar. (Çine)
Ötüken’deki diğer Türk unsurlarını da tek tek hâkimiyeti altına alan Kutluk Kağanın İlteriş unvanını aldığını görüyoruz (686 ya da 687 başı). Birde yazıtlarda hakanın kendi ulusuna "Türk ve Oğuz beyleri" diye hitap etmesi, Oğuzların Göktürkler arasında Türklerden sonra ikinci büyük ve önemli unsur olduklarını göstermektedir. Ancak 682 ile 691 yılları arasındaki on senelik kısa dönemde Dokuz Oğuzlar ile Göktürkler arasında yedi savaşın olması dikkat çekicidir. Anlaşılan, Oğuzlar sık sık Göktürk idaresine karşı baş kaldırıp, savaşmışlardı. Bunun nedeni Dokuz Oğuzların kendilerinden değil, hakan tarafından atanan bir idareci tarafından yönetilmesinden duyulan memnuniyetsizlik olmalıdır.
Ancak, 691–715 yılları arasında Dokuz Oğuzlarla Göktürklerin münasebetine ilişkin kitabelerde yeterli bilgi arz edilmiyor. Muhtemelen, Oğuzlar beylik statülerini geri kazanmışlardı. Kitabelerde İlteriş Kağan'ın halefi Kapkan Kağan'ın iktidarının ilk senelerine ait (692–716) Oğuz'ların herhangi bir hareketinden bahsedilmiyor. Sadece Tonyukuk kitabesinde ufak, fakat önemli bir kayıt geçer. Buna göre Çin imparatoru, Türgiş ve Kırgız kağanları Gök Türklere karşı yapılacak savaş hakkında müzakere ederken Türgiş kağanı diyor ki: "Türk memleketi kargaşalıktadır. Onlara tabi olan Oğuzlar isyana kalktılar". Burada dikkati çeken mesele, Oğuzlar'ın bağımsızlıkları için devamlı fırsat kolladıkları hususudur. Oğuzlar'ın bu devamlı ayaklanmaları, büyük bir kuvvete sahip olduklarını gösteriyor. Gök Türk kağanları bu durumu göz önünde tutmak suretiyle her zaman onlara Oğuz ya da Dokuz Oğuz ismiyle sık sık hitap etmişlerdir. Dokuz Oğuzlar kuvvetli bir kavim olarak daima Gök Türklerle karşılaştırılmalardır. Gök Türklere karşı düşmanca duygular besleyen bu kavim, Gök Türk kağanı tarafından mağlup edilmişse de, Gök Türklere karşı sık sık isyana devam etmiştir. Bu meseleler daha sonra Kapkan Kağan'ın yerine geçen Bilge Kağan devrinde dikilen kitabelerde Dokuz Oğuzlara karşı yaptıkları devamlı savaşlara dair etraflı bilgiler vermektedir.
Kapkan Kağanın 25 senelik (692–716) başarılı askeri ve siyasi yönetimine rağmen Kağanlığının son yıllarına doğru, yani 714 yılından itibaren devlete bağlı kavimler arka arkaya isyan etmeye başladılar. Bu hareketlilik her halde Kapkan Kağanın katı tutumundan dolayı meydana gelmiştir. O kendisine bağlı olan kavimlere çok sert davrandı ve yaşlanınca da öfkeli ve tutarsız biri oldu. Buna karşılık tabi kavimler protesto edip, kendisinden uzaklaştılar. Bunlar arasında Oğuz ve Ediz boylarının da adları geçmektedir. Böylece 715 yılının başlarında Kapkan Kağan ve yandaşları kendilerini şiddetli bir isyan denizinin ortasında bulmuşlardı. Ongin kitabelerinde olaylar karşısında çaresiz kalan kağanın durumu açık bir şekilde anlatılıyor. 715–716 yılları arasında taraflar arasında peş peşe çok sayıda çatışmalar gerçekleşmişti. İlk çatışma Toğu Balık'ta cereyan eti. Tula nehri kıyılarından küçük bir şehir olan Toğu Balık çevresinde vuku bulan bu savaştan bir netice husule gelmemişti. Taraflar pozisyonlarını koruduklarından çözüme gitmek için Andırgu'da bir kez daha karşılaştılar. Ancak yine bir sonuç ortaya çıkmayınca Çüş Başı denilen bir yerde bu zamana kadar yapılanlar arasında en ciddi çarpışma gerçekleşti. Kıran kırana geçen bir muharebenin sonucunda Oğuzların ciddi kayıplar verdiği anlaşılmaktadır. Savaş sonucunda Göktürk birlikleri Oğuz Tonra boyundan Alpagut ve on akrabasını esir olarak ele geçirmişti. Şubat-Mart 715 yılında yapılan (muhtemelen Mart ayının ortasında gerçekleşmiştir) ulusal Yug/Yuğ törenlerinde esirler idam edilmişlerdi. Ancak bu savaş Göktürkler'e öne geçme şansı tanımışsa da henüz Oğuzlar pes etmemişlerdi. Bunun üzerine taraflar bir kez daha Ezgenti Kadaz mevkide karşı karşıya geldiler. Ancak, sonuç namına ortada yine bir netice yoktu, işi inada bindiren Göktürkler hasımlarını yenmeyi kafalarına iyice yerleştirmişlerdi. 715 yılı sonunda Oğuz birliklerine yaklaşmaya çalışan Göktürkler, kışı Amgı sığmaklarında geçirdiler. 716 yılı başlarında buradayken muhtemelen kışın aşırı soğuk geçmesinden dolayı hayvanları ölmeye başladı. "Yut" veya hayvan ölümü adı verilen bu olay korkulacak düzeyde olmadığından Göktürkleri pek etkilemişe benzememektedir. Bahar mevsiminde Köl-tigin tekrar Oğuzlar'a karşı sefere geçti. Ancak, Oğuzlar da tetikteydiler. Ordunun harekete geçtiğini öğren Oğuzlar, muhtemelen farklı bir taktik geliştirip aniden Köl-tigin'in bulunduğu karargâha saldırdılar. Köl-tigin bu saldırı karşısında inanılmaz bir cesaret sergilemişti. Sonuçta Oğuzlar bazı kayıplar verdirerek geri çekildiler. Sinirleri iyice gerilen Göktürkler, Oğuz yurtlarına saldırarak bazı obaları yağmaladılar. Bunun üzerine Oğuzlar eskiden beri beraber oldukları Dung-hu/Tun Oğuz boylarından Tokuz Tatarlar'la ittifak oluşturup Göktürk yağmalarının önüne geçmeye çalıştılar. Ağu yakınlarına Oğuz-Tatar birlikleriyle Göktürkler arasında arka arkaya iki savaş gerçekleşti. Ancak her iki savaşta Göktürkler lehinde sonuçlandı. Bu yine Oğuzlar'ın tabi olduğu anlamına gelmiyordu. Nitekim kaybedenler meydanı bırakarak kaçmak zorunda kalmışlardı.
Göktürklere karşı bağımsızlıkları uğuruna verdikleri savaşları kazanamayınca artık bazı Oğuz boyaları ana yurdun dışına, Çine göç hareketinde bulundular. Fakat bu bir sığınma şekli idi. 717 yılında gerçekleşen bu olay üzerine Göktürkler Oğuzlar'ın bu ihanetine sinirlenip onlara karşı sefere çıkarak, çocuk ve kadınlarını esir olarak ele geçirmişlerdi. Muhtemelen bu olay üzerine Oğuzlar tekrar hâkimiyet altına alınmıştır.
Bu sıralarda devletin bütünlüğünü sağlamayı amaçlayarak Kapkan Kağan Bayırku kabilesine karşı sefer düzenleyerek Tola kıyılarında onları mağlup ediyor. Fakat kağan Ötüken'e dönerken yolda ansızın ormanda saklanan Bayırkular tarafından yakalanarak öldürülüyor.
Bu olay üzerine Gök Türk devletinin başına Kapgan Kağan daha hayatta iken törelere uygunsuz olsa da halefi olarak tayin ettiği oğlu Küçük han geliyor. Fakat hakkını arayan Köl-tigin kısa bir süre sonra askeri bir darbe ile kağanlığı abisi olan Bilge Kağana geçmesini sağlar.
Bilge Kağan döneminde onun sergilediği barış eksenli, akıllıca politikası önceki kağanın katı tavrın unutturmuş, bu şekilde Çin'e kaçan Türk kavimlerini geri çekmeyi başarmış. Bu da Çin tarihi kaynaklarında, Türklerin tekrar eski saflarına dönmeleri ters bir akıntı olarak açıklanmaktadırlar.
Bunun net bir örneği de, tekrar güçlenmeyi hedefleyen Bilge Kağan daha önceleri kendi topraklarını terk ederek Çin'e sığınan Tokuz Oğuzlara geri göç etmeleri için çağrıda bulunmasında idi. Bunun üzerine Oğuzlar'ın Bilge Kağan ve Tonyukuk'a güvenerek geri döndükleri anlaşılmaktadır. Zira 726 yılında veya ona yakın bir zamanda dikildiği sanılan Tonyukuk kitabesinde Türk Bilge Kağanın, Türk Sır Budununu, Oğuz Budununu besleyip oturduğunu söylemesi doğal olarak bu sonucun doğru olduğunu teyit etmektedir219. Bilge Kağan'ın da Köl-tigin için diktirdiği kitabede Oğuz budunu ve beylerine de hitap etmesi; Oğuz'ların Kağan'a bağlılıklarını sürdürdüğünü, ana kitlenin Ötüken'de bulunduğunu ifade ediyor.
Oğuzlar, Göktürk Devleti'nin sonuna kadar tabi pozisyonlarını korumuşlardı. Ancak bu bağlılığın Göktürk Devleti'nin sonlarına yakın sarsıldığı ve aradaki iplerin koptuğu bilinmektedir. Göktürkler'e aşırı sadık kalan bazı Oğuz grupları ise onlarla birlikte devletin çöküşü üzerine Çin'e gitmişlerdi. Göktürk kitabelerinde geçen bazı bilgilerden de Oğuzlar1 m sadece Çine değil ana yurdun batı kısmına, Türkeşlerin yurduna doğru göç etmiş olabileceği kanaatine varabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder