27 Ekim 2012 Cumartesi

Tarihte Ti – Oğuz Bağlantısı

Tarihte Ti – Oğuz Bağlantısı

Çin kaynaklarındaki ismiyle Ti veya Di olarak belirtilen bu kavimlerin tarihi m.ö. III. Bin yıla kadar uzanmaktadır. Örneğin Çin’de efsanevi Hsia hanedanına ait bilgiler arasında, m.ö. III. Bin yılda Çin’in kuzey kısmı boyunca yerleşim alanları edinmiş “barbar” (göçebe) kavimlerden söz edilmektedir. Çin kaynakları bu kavimleri toptan Ti (Di) ve Junğlar olarak tanımlıyorlardı (1).
Bu kavimlerin menşei hâlâ tartışma konusudur. Son dönemlerde tarihçiler bunlardan Junğları Moğolların ataları, Tileri ise Türklerin ataları olavağı yönünde görüşe varmışlardır. Zamanında Alman Türkolog W. Eberhard bu konudaki Çin kaynaklarını tarayarak şu kanıya varmıştır:

“Di (Ti) işareti köpeği gösteren işaretle yazılır; bundan kurda intikal olunabilir, bunun da H’yunğ-nu (Hun) kavimlerinin totem hayvanı olduğu malumdur. Sonra, bundan başka yine köpek tabu ve Junğların efsanelerine yakınlaşmak, aynı zamanda kurt efsanesini bunlara bağlamak, böylece Junğları, Diler gibi H’yunğ-nu almak için denemelere girişilebilir”. Ama Eberhard’ın kendisi Dileri, Dunğ-hu’larla kıyaslamıştır (2). Bu Dunğ-hu kavmini İngiliz Türkolog S. G. Glasson “Oğuzlar”ın cedleri hesap edecekse de bu görüş tarihçilikte kabul görmemiştir.

Doktor Manchen-Helfen’e göre, Tiler aslında Ting-Ling’lerdir. Bunların adı sonraki kaynaklarda Ti-Li biçiminde de geçmiştir. Ancak Tiler, diğer bir görüşe göre Gav-çığ’lardan da olabilir. Ting-Ling ve Gav-Çığlar Türktürler. Bir başka görüşe göre de Ti’ler Ku-di’lerin de atası olabilir. Ku-diler Tobaların bir kavmi olduğundan bunlar da Türktür (3).

Anlaşılan, Tiler daha ziyade Türk kavimlerle bağlantılı bir topluluk olmuştur. M.ö. III-I. Binyıllar arasında Çin’in kuzey kısımlarından başlayıp, Aral Gölü’ne kadar geniş sahada Ti, Junğ, H’yenyun ve Hün-yu kavimleri oturmaktaydı. Bunlara daha sonraki Türk-Moğol kavimlerinin ataları olmuşlardır. Bazı bilgileri göz önüne alarak bunlardan Junğların Moğolların, Ti, H’yenyun ve Hün-yuların ise Türklerin ilk cetleri olduğu görüşü ileri dürülebilir. Daha sonraki Türk kavimlerinin şeceresini göz önüne alırsak, Türk boyları genelde iki büyük boydan teşekkül etmişlerdir. Tilerden Ti-Li, daha sonra Ting-Ling, onlardan da Töles ve Oğur/Oğuzlar; H’yenyun ve Hün-yulardan ise Hunlar, Hunlardan ise Göktürkler türemişlerdir. Bunu kanıtlayacak bazı bilgiler mevcuttur. Örneğin, Çin yıllığı Ch’un-ch’iu’nda yer alan bir bilgini yorumlayan Bahaeddin Ögel’e göre, Ti adı, m.ö. 10. Yüzyılda (yani, m.ö. I. Bin yılda) “kuzeydeki bir kısım Türk kitlelerine toptan verilen bir isimdir. Chao döneminde bunlar sıkça Çin’e saldırı düzenlerdiler”. Yine aynı müellif, bir diğer Çin kaynağına dayanarak şöyle der: “Kao-ch’eler (yani Çince karşılığı Yüksek Arabalılar olan Tölesler gastedilmektedir – E.N.) eski Kırmızı Ti’lerin neslinden, geri kalan kısımlarındandırlar. Onların ilk adları Ti-li idi. Kuzey bölgelerinde iken adları Ch’ih-lo idi. Bütün Çinliler onları Kao-ch’e ve Ting-Ling sayarlar. Onlar, Hsiung-nu (Hunlar)’la aşağı yukarı aynıdırlar. Fakat zamanla küçük farklar meydana geldi. Onların atası Hsiung-nu’ların yeğeni idi” (4).

Bu bilgi, Tilerin Hunlarla akraba boy olduğunu, yeni ikisinin de adını bilmediğimiz bir ana boydan türediğini, daha sonraki Oğur, Oğuz, Uygur, Ting-Ling ve Kao-ch’e (Töles) kavimlerinin Türklerin Ti kanadından indiğini ortaya koymaktadır (5). Burada dikkati çeken bir husus daha vardır. Aktarılan bilgiler, m.ö. I. Bin yılında Tilerin birkaç kola ayrıldığını göstermektedir. Türk hakimiyet ve boy anlayışına göre, boyların sağ-sol, renklere göre ise ak-kara, ak-kırmızı-yeşil ved. biçiminde bölünmesine ilk defa Tilerde rastlamaktayız. Zira Tiler de bu dönemde Kırmızı Ti ve Ak Ti olarak ayrılmışlardır (6).

Böylece, bu bilgiler, bize Tilerin Türk kökenli bir kavim olduğunu ve tarihte adı geçen ilk Türk kavmi (m.ö. III. Binyıldan itibaren) olduğunu söylemek olanağı vermektedir. Büyük Hun Devleti döneminde diğer Türk kavimleri gibi Tiler de bu devletin yönetimi altına girmiştir. Hunlar döneminde Çin kaynakalrı artık Tilerden söz etmezler. Onların adı bu defa kaynaklarda Ting-Ling biçiminde geçmektedir. Ahmet Taşağıl’ın verdiği bilgilere göre, “Mo-tun (Mete) tarafından Büyük Hun İmparatorluğu m.ö. 206 (206) yılından sonra Orhun nehri havzasında hızla geliştirlmeğe başlandığında, etrafındaki değişik kavim ve byları teker teker hakimiyeti altına aldı. Bu anda karşımıza konumuz itibariyle Baykal Gölü’nün batısından Güney Sibriya’ya Yenisey havzasına kadar uzanan sahada önemli en eski Türk boylarından Ting-Ling’ler çıkmaktadır. Ting-Linglerin yönetici olan grupları da bu sahada yaşıyordu. Onların batı grubu İrtış Irmağı, güney grubu ise Gobi Gölünden Çin’e doğru yayıldı. Kuzey grubunu ise Baykal-Yenisey civarında yaşayanlar oluşturuyordu. Batı grubu önce Güney Kazakistan’a sonra Avrupa’ya, güney grubu Sarı Irmağın doğduğu yere doğru yayıldı” (7).

Buradan anlaşılan, Ti boyları Hunlar döneminde Ting-Ling adıyla tanınmakta olup, oldukça geniş bir alana yayılmışlardır. Onların yayıldıkları sahalar Göbi Gölü’nden başlayıp Aral Gölü ve Ural nehrine kadar uzanıyordu. Kaynaklar üzerine çalışma yapan araştırmacılar Ting-Ling adının ne anlama geldiğini de ortaya çıkartmışlardır. Bu isim Çin kaynaklarında T’ieh-le (okunuşu dek-lak0ti-lig, teg-reg), Ti-li (okunuşu: d’iek-liek, tiglig; Pulleyblank’a göre, dejk-lejk, drik-lek, dek-lek, t’ek-lek), Ch’ieh-le (okunuşu: t’iek-lek) ve T’e-le (bu ad daha sonra Tele/Dulu Türk kavimlerinin isiminde de rastlanılacaktır) (okunuşu: d’ek-lek) biçiminde geçmekte ve Türk –Moğol dillerinde kullanılan telegen, terge, tergen – araba; Tegreg – çember, kasnak, Tegrek

Böylece, W. M. McGoven, Tuan Lien-ch’en ve A. Taşağıl’ın da ortak görüş olarak belirttikleri gibi, “Neticede Ting-Linglerin Baykal Bölü’nün batısından Yenisey nehrinin kaynakları, Güney Sibirya ve Batı Kazakistan bozkırlarına kadar uzanan bir sahaya yayılmış olmaları söz konusudur. Diğer taraftan arkeolojik araştırmaların sonucuna göre m.ö. XII-VII asırlara arasında varlığını sürdüren Karasuk kültürünün Ting-Linglerin atalarına ait olduğu ileri sürülmektedir” (9).

Hunların çöküşünden sonra, Türk-Moğol karışımı Siyenbi kavimlerinin ortaya çıkışı, ardından da Ju-juan (Juan-juan) ve Uar (Avar, Uar-Hun, Ak-hun) boylarının eski Hun toprakalrında siyasi bir güç olarak belirmesi Ting-Linglerin yeniden isim değiştirmesine ve farklı adlar altında ortaya çıkmasına yol açmıştır. Miladan sonra V. Yüzyılda Ting-Linglerin iki kısma ayrıldıkları ve iki yeni isim altında ortaya çıktıkları görülmektedir. Birinciler doğuda, yani Gobi çevresi ile Orta Asya’nın doğu kesimlerinde yerleşen Çin kaynakalrında Kao-ch’e-Ting-ling biçiminde gösterilen Töleslerdir. A. Taşağıl’a göre, “Tabgaç (yani Toba, Çince adıyla Wei – E.N.) devrinde kuzeyde (Çin’in kuzeyinde, yani şimdiki Moğolistan’da – E.N.) yaşayan Türk kavimlerinin adları Kao-ch’e-Ting-ling şekliyle birleşik yazılmıştır. Bu da bize Ting-ling – Kao-ch’e – Töles devamlılığını ve bağlantısını göstermektedir” (10). İkinci gurup ise Güney Sibirya ve Kazakistan bozkırı boyunca batıya uzanarak Doğu Avrupa sahasını eline geçiren Ogurlardır. Ogur adı, Oğuz adının Türk dilinin “r<ş” ses değişimine göre “r”li biçiminde söyleniş tarzıdır (11). Bu Töles ve Ogurların Orta Asya’da, yani Göktürk hakimiyeti altında kalanları daha sonra Sır-derya Oğuz Yabgu devleti ve Selçuklular zamanında Oğuz adıyla teşkilatlanıp yeniden ortaya çıkacaklardır.

Ogur/Oğurlar Ting-lingler kanalıyla Ti’lerden geldikleri kesindir. Bu husutaki Çin kayıtlarını derleğen A. Taşağıl Ogurlar hakkında şöyle der: “Tarihi kaynakalrın ışığında Ting-ling’lerin batı grubundan çıktıkları anlaşılan Ogurlar, Doğu Avrupa’ya doğru göç etmeden önce üç ayrı kütle halinde yaşıyorlardı. Birinci kütle: Sır-Derya-Çu ırmakları arasında; ikinci kütle: Emba nehri havzası yani kuzey batı Kazakistan bozkırlarında; üçüncü kitle ise Yayık ırmağı civarında yaşıyordu. Büyük ihtimalle birinci kütle On-Ogurları, ikinci kütle Otuz Ogurları, üçüncü kütle ise Dokuz Ogurları meydana getirmiştir”.(12)

Batıya, yani Doğu Avrupa, Karadeniz ve Hazar bölgesiyle ta Güney Kafkasya’ya, Doğu Anadolu’ya yayılan yayılan Ogurlar (bir nevi erken Oğuzlar diyebileceğimiz bu Ting-ling kavimleri) kendi bağımsız boy adlarıyla da karışımıza çıkmaktadırlar. Bunlar boy adlarının sonunda “ogur/gur” adını barındıran isimlerle anılmaktalar. Kaynaklarda bu Ogur boylarından Sarogur (Sarı/Ak/Ogur), Bittigur (Beş Ogur), Ultingur-Altziagir (Altı Ogur), Kutrihur-Kuturgur (Tukutgur-Dokuz Ogur), Ungur-Hunugur (On Ogur), Utigur/Uturgur (Otuz Ogur).(13)

Ogurlar, 461-465 tarihlerinde Sabirler tarafından Ural dağlarının doğusundan batısına itilmişlerdir. Sabirlerin etkisiyle batıya çekilen Ogurlar burada yeni bir yapılanma içine girmiş ve uzun bir süre Bizans’ı, Sasanileri meşgul etmişlerdir. “Kafkasların kuzeyinde, Azak denizinin doğusunda On-Ogurlar, Don-Volga arasında yani daha kuzeyde Otuz Ogurlar, batıda Dnyeper’e doğru Doğuz Ogurlar”(14) oturmaktaydılar. Ogurların büyük bir kısmı Güney Kafkasya’ya inerek şimdiki Azerbaycan ve Ermenistan’da yerleşmişlerdir (15).

Göktürk devletinin ortaya çıkması Moğolistan’da Ju-juan-Apar (Avar) devletinin çökmesine neden olmuştur. bunun üzerine Avarlar Sabirleri yerinden oynatmış, Sabirler de Ogurları daha batıya sıkıştırmışlardır. Ama Göktürk tehdidi artınca Avarlar daha batıya gelmişlerdir. Bu göç harekatı Ting-linglerin iki kolunu, yani Ogurlar ile Tölesleri biribirnden ayırmıştır. Ogurlar Batı Türklüğü içinde erimişlerdir. Bunlar sırasıyla Sabir, Avar, Hazar, Peçenek ve Kıpçaklar arasında yer almış, önemli bir ksımı da Bulgarlara, Ruslara, Bizansa karışarak izini kaybettirmiştir. Orta Asya’da kalan Ting-linglerin Töles boyları Göktürk hakimiyetini kabul etmiş ev daha sonra ortaya çıkacak Oğuz teşekkülünün temelini oluşturumuşlardır. Böylece, elimizdeki kaynaklar bize kesin ve net biçimde Oğuzların Ti’lerden geldiklerini söylemeğe olanak tanımaktadır.


Kaynakça
1. Gumilev L. N, Hunlar, çev: D. Ahsen Batur, Selenge Yay, İstanbul 2002, s. 28.
2. Eberhard W, Çin’in Şimal komşuları, çev. Nimet Uluğtuğ, TTK Yay, Ankara 1942, s. 119.
3. Bu görüşler için bkz. Eberhard, Çin’in şimal., s. 119.
4. Çin yıllıkları Ch’un-ch’iu, Wei-shu ve Pei-shih’de geçen bu bilgiler için bkz. Ögel B, “İlk Töles Boyları: Ugur, Ting-Ling ve Kao-ch’e’ler”, Türk Tarih Kurumu Belleten Dergisi, cilt: XII, Sayı: 48, Ekim 1948, Ankara 1948, s. 811-812, dipnot. 76-79.
5. Nitekim, B. Ögel, Ugur/Ogur boyların ilk Töles, yani Ti boylarının sonraki devamcıları olarak tanıtmaktadır. Aynı makale, s. 801-805.
6. Bu hususta bkz. Eberhard, Çin’in şimal, s. 117; Ögel, İlk Töles boyları, s. 811, dipnot 76.
7. Taşağıl A, Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları, TTK Yay, Ankara 2004, s. 7.
8. Golden P. B, Türk Halkları Tarihine Giriş: Ortaçağ ve Erken Yeniçağ’da Avrasya ve Ortadoğu’da Etnik Yapı ve Devlet Oluşumu, çev. Osman Karatay, KaraM Yayınları, Ankara 2002, s. 75.
9. Bu ve diger kaynaklar için bkz. Taşağıl, Çin kaynaklarına göre eski Türk boyları, s. 8.
10. Aynı eser, s. 11, dipnot 17-18.
11. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Golden, Türk Halkları Tarihine Giriş, s. 77-78’de “Oğur Türkçesi” kısmına.
12. Taşağıl, Çin kaynakalrına göre Eski Türk boyları, s. 14.
13. Aynı eser, s. 14-15; Bu kavimler hakkında geniş bilgi için bkz. Golden, Türk Halkları tarihine giriş, s. 78-84.
14. Taşağıl, Çin kaynakalrına göre Eski Türk boyları, s. 15.
15. Djafarov Yu, Gunni i Azerbaydjani, Elm neşriyatı, Baku 1993, s. 1-100.

KIPÇAK OĞUZ MÜCADELESİ

Kıpçaklar ve Oğuzlar Türk boyları içerisinde tarihi rolleri ve nüfus olarak kalabalık olmalarıyla önem arz ederler. Kıpçaklar tarihi süreç içerisinde Türklüğün kuzey kısmını, Oğuzlar ise güney kısmını oluşturmuşlardır. Zaman zaman değişik coğrafyalarda farklı zamanlarda karşı karşıya gelmişlerdir. Karadeniz’in kuzeyi, Kafkaslar, Balkanlar ve Orta Asya gibi coğrafyalarda Kıpçak-Oğuz mücadeleleri görülür. Bu iki boy arasındaki mücadelelere girmeden her iki boyun ana yurdu ve etnik oluşumları (etnogenez) hakkında bilgi vermekte fayda var.

Kıpçakların merkezi Batı Sibirya idi. İrtiş ırmağının civarında, İşim ve Tobol nehirleri çevresinde yaşıyorlardı. Gumilev’e ve Grjimaylo’ya göre Hun çağında Kıpçakların uzak ataları olan Tinglingler Hunlara tabi olan kavimler arasındaydı. Göktürk döneminde Tingling’ler Töles/ T’ie-le adını aldılar. Tölesler boylar birliği halinde yaşıyorlar, çoğu zaman Göktürkler’le çatışmaya giriyorlardı. Uygur dönemine geldiğimizde Şine Usu yazıtında Kıpçakların Uygurlarla birlikte Türk toplulukları üzerinde ikili bir hâkimiyet kurdukları yazılıyor. 10. yüzyıla doğru Kimek Federasyonu içerisinde güçlenen Kıpçaklar birlik içerisinde yer alan kavimleri siyasi hâkimiyetlerine alarak Kıpçak boylar birliğini kurdular. Batı Kıpçak birliği Toksoba boyunun liderliğinde örgütlenirken, Doğu Kıpçak birliği de İlbörili boyunun yönetiminde örgütlenmişti.

Oğuzların ilk ortaya çıkış yerleri Selenge Nehri’nin doğusu olmalıdır. Daha sonra Oğuzlar Sirderya havalisinde kalabalıklaşmışlar ve buralarda yurt tutmuşlardır. Oğuzlar, Tokuz-Oğuz adı verilen boylar birliğine dâhildiler. Barthold ve Togan’a göre ise Oğuzlar Töles kavimleri içerisinde yer alıyorlardı. Uygurlar zamanında Sekiz-Oğuz kavminden bahsediliyor. 10. Yüzyıla gelindiğinde Oğuzlar 24 boy halinde başkentleri Yengikent olmak üzere bir ittifak meydana getirmişlerdir. Aynı zaman da Selçuk ve ona bağlı Oğuzlarda yavaş yavaş güçlenirken, Gaznelilere kafa tutmaya başlamışlardı.

11. Yüzyılda Maveraünnehr havalisinde Oğuzların Oğuz Yabgu devleti hüküm sürüyordu ve kuzey komşuları Kıpçakların akınlarına maruz kalıyorlardı. Aynı yüzyıl içerisinde Oğuz Yabgu Devleti Kıpçak akınlarına dayanamayarak yıkıldı. Oğuzlardan bir bölük Hazar’ın güneyine İran cenahına yönelirken bir diğer kısım Hazar’ın kuzeyinden Güney Rusya steplerine doğru hareket etti. Oğuzlardan bir kısım ise ana yurtlarında kalmayı tercih ettiler. Görüldüğü gibi Kıpçaklar yaptıkları saldırılarla Oğuzları yerlerinden oynatarak onların Batı yönünde ilerlemesine neden oldular. Kıpçakların bu hareketinin aynısını 1,5-2 asır sonra Moğollar da tatbik edecek, böylece Oğuz boylarının Anadolu ve Avrupa’da yurt tutmasında önemli bir rol oynayacaklardır. Aslında Kıpçaklar ve Moğollar ileride Oğuzların kuracağı Selçuklu, Beylikler, Osmanlı, Akkoyunlu, Karakoyunlu gibi birçok devletin kurulmasına istemeden de olsa önayak oldular. Bu aynı zamanda Türk kavimlerinin Batı yönünde yaptıkları son genişleme dalgası idi.

Uzların (Oğuzlar) Kıpçak baskısı nedeniyle Rus arazisine giren grupları çeşitli Rus knezliklerinin hizmetine girdiler. Özellikle Kiev Knezliği sınır muhafazası için Uzların askeri gücünden faydalanma yoluna gitmiştir. Sadece Uzlar değil Karakalpak, Berendi, Kovuy gibi diğer Türk grupları da Rus knezlerinin emrine girerek hem sınır muhafazası hem de Rusların Kıpçaklarla yaptıkları savaşlarda yardımcı kuvvetler olarak görev alıyorlardı. Uzların hatırası olarak, Ukrayna’nın bugünkü Torçesk şehri adını buraya yerleştirilen Uzlardan almıştır. Bilindiği gibi Ruslar Uzlara Tork adını veriyorlardı. Kıpçakların hasımları olan Uzları himaye eden Rus knezlikleri doğal olarak saldırıların ve akınların ana hedefi haline geldiler. Özellikle Kiyev ve çevresinde Kıpçaklar Rus-Tork birleşik ordularını birkaç kez mağlup ettiler. Kıpçakların önünden kaçan bazı Tork grupları Balkanlar’a indiler. (11. Yüzyıl). Burada da Kıpçakların takibatına uğradılar. Uzları sadece Kıpçak saldırıları değil büyük oranda bulaşıcı hastalıklar ve açlık gibi birtakım sebepler de yıpratmış ve sonuçta büyük kırıma uğramışlardır. Kurtulanlar ise çareyi Bizans’a sığınmakta buldular. Kıpçakların önünden kaçanlar sadece Uzlar değildi. Peçenekler de Kıpçak baskısı nedeniyle Balkan yarımadasına gelmişlerdi. Askeri güçleri Uzlara nispeten daha kuvvetliydi ve yaptıkları akınlarla Bizans’ı bunaltıyorlardı. İstanbul’u kuşatmak ve Bizans’a son vermek için İzmir Beyi Çaka ile anlaştılar. Fakat Bizans’ın Türk’ü Türk’e kırdırma politikası bir kez daha devreye girdi. Daha önceki yüzyıllarda Türk boylarından Utrigurlar ile Kutrigurları birbirleriyle savaştırıp yok ettiren Bizans bu defa Peçeneklere karşı Kıpçaklarla anlaştı. 1091’de Levunion’da (Yusuf Gedikli’ye göre Edirne sınırları içerisindeki Hisarlıdağ’da ) Kıpçaklar Peçenek’e çok ağır bir darbe indirdiler. Peçenekler son ferdine kadar neredeyse kılıçtan geçirildi. Kıpçaklar, Uzların ardından, daha önce Oğuz boylar birliğine bağlı olan Peçenekleri de yaptıkları akınlarla güçten düşürdüler. Macar tarihçi Rasonyi’nin “Eğer bu iki kavim (Kıpçaklar ve Peçenekler) birleşmiş olsalardı Avrupa’nın yarısını işgal edebilirlerdi” yorumuna katılmamak mümkün değil. Gerçekten de o dönemde Bizans ve Macar Krallığı gibi büyük güçleri yaptıkları akınlarla bir hayli yıpratmışlardı. Öyle ki Macarlar sınır bölgelerine Alman şövalyelerini yerleştirme ihtiyacı duydular.

Kıpçak-Oğuz mücadelelerinin gerçekleştiği bir diğer alan da Gürcistan ve Doğu Anadolu idi. 12. yüzyılda Rus Knezlerinin baskısından bunalan Kıpçaklar Don-Kuban civarında toplanmışlardı. Aynı dönemde Gürcü Krallığı da Selçuklularla savaşıyordu. Kıpçakların askeri gücünden faydalanmak isteyen Kral II. David onları ülkesine çağırdı ve ülkenin çeşitli yerlerine yerleştirdi. (1118). Bu arada Kıpçaklar pagan inançlarından vazgeçerek yavaş yavaş Ortodoks Hıristiyanlığa geçiyorlardı. Kral II. David yeni gelen kuvvetlerle yerel kuvvetleri birleştirerek düşmanlarına karşı savaş açtı. Kıpçak-Gürcü birleşik orduları Selçukluları Gürcistan ve Doğu Anadolu’dan söküp attılar. 1123 Did-Gorni savaşında Türkmenler ağır bir mağlubiyete uğratıldı. Uzun yıllar İslam hâkimiyetinde bulunan Tiflis şehri tekrar Gürcülerin hâkimiyetine geçti. 13. yüzyılın başlarında Gürcü-Kıpçak orduları Ahlat ve Erciş’e kadar ulaştılar. Böylelikle Gürcü Krallığı Kıpçakların yardımlarıyla hem Selçuklu tehlikesini bertaraf etti hem de bölgede önemli bir güç haline gelmiş oldu. Bu bölgede daha sonra 1267’de İlhanlıların da desteğiyle Kıpçak Atabekleri Beyliği kuruldu. Atabekler, Oğuzların Bayındır boyunun kurduğu Akkoyunlularla birçok kez savaşlar yaptılar. Şu kesin olarak söylenebilir ki Gürcistan ve Doğu Anadolu yöresi, Kıpçaklar ve Oğuzların hâkimiyet mücadelesine giriştiği en belirgin bölgelerden birisidir.

Kırım’ın önemli ticaret şehirlerinden biri olan Suğdak’ta Kıpçakların bazı grupları ticaret ile meşgul oluyorlardı. Trabzon Rum İmparatorluğu’nun Suğdak Limanı’nda yerleşme faaliyetleri nedeniyle Türkiye Selçuklu hükümdarı I. Alaeddin Keykubat, Kastamonu-Sinop yöresinin hakimi Hüsameddin Çoban’ı donanma ile Suğdak üzerine sefere yolladı (1228). Kıpçaklar ve Ruslar şehri Selçuklu kuvvetlerine karşı beraber savundular. Fakat Selçuklu kuvvetleri üstün gelerek Suğdak’ı ele geçirdiler. Kıpçakların bu dönemde eski güçlerini kaybettikleri görülüyor. Şüphesiz bunda hem Rus Knezlikleri ile yaptıkları savaşlarda kaybettikleri yetenekli liderlerinin olmayışı hem de 1223’de Kalka’da Moğollara karşı aldıkları ağır mağlubiyetin etkisi büyüktü.

Moğolların 1239-40’lı yıllarda Kıpçaklar üzerine saldırdıktan sonra Kıpçak boylarından bazıları Hanları Köten idaresinde Macaristan’a sığındılar. Bundan sonra Kıpçakların siyasi faaliyetlerinin azaldığı görülüyor. Zaten varolan Kıpçak boy birliği yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlamıştı. Kıpçaklar Altınorda, Memluklar, Delhi Türk Sultanlığı, İkinci Bulgar Krallığı, Romen Voyvodalıklarında (Eflak ve Boğdan ) görevler aldılar. Bu devletlerde hem hükümdar hem de asker olarak vazifelerini yerlerine getirdiler. Kıpçakların aksine Oğuzlar boy yapılarını korumakta daha başarılı oldular. Buna ilaveten Ortaçağ’da çok büyük ve önemli devletler kurdular. (Osmanlılar, Akkoyunlular, Safeviler gibi). Oğuzlar teşkilatçılık ve devlet kurma yönünden Kıpçaklara göre daha ilerideydiler. Kıpçaklar ise çok geniş bir alanda (Altaylardan Karpatlara), dağınık olarak kendi boy beylerinin idaresinde, sadece sürülerini otlatıp geçinmek, paralı askerlik yapmak gibi işlerle meşgul oldular. Son enerjilerini de Rus Knezlikleri, Selçuklular ve Moğollarla yaptıkları savaşlarda tükettiler. Eğer devlet kurabilmiş olsalardı Cengiz Han’ın ordularının yaptığının aynısını, hatta daha fazlasını yapabilirlerdi.

Netice olarak bu iki halk her ne kadar birbirleriyle savaşmışlarsa da Türklüğün oluşumunda temel yapı taşı vazifesi görmüşlerdir.

Türk halklarının etnogenezinde ve konuştukları dillerde Kıpçak ve Oğuzların çok büyük etkisi vardır. Bugünkü çağdaş Türk halklarından Kazaklar, Kırgızlar, Özbekler, Karakalpaklar, Altay Türkleri, Tataristan Tatarları, Başkurtlar, Nogaylar, Kırım Tatarları, Karaylar, Kırımçaklar, Kumuklar, Karaçay-Balkarlar Kıpçak Türkçesi ile konuşurlarken, Türkiye Türkleri, Türkmenistan Türkleri, İran Türkleri, Azeriler, Irak ve Suriye Türkmenleri, Balkan Türklerinin bazı grupları ve Gagauzlar Oğuz Türkçesi’yle konuşurlar. Türk halklarında ki Kıpçak-Oğuz etkisini sadece dilsel yönden değil, antropolojik, etnolojik, sosyal ve kültürel yönlerden de görebilmek mümkündür.

BİBLİYOGRAFYA

Barthold, V. V. , Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler, (hzl. Kazım Yaşar Kopraman-İsmail Aka), Ankara, 1975
Gömeç, Saadettin, Oğuz Kağan’ın Kimliği, Oğuzlar ve Oğuz Kağan Destanları Üzerine Bir İki Söz, Tarih Araştırmaları Dergisi, sayı 35, cilt 22, Ankara, 2004
Gumilev, L.N. , Avrasyadan Makaleler – I, (çev. Ahsen Batur), İstanbul, 2005
Kazakistan ve Kazaklar, (çev. Abdulvahap Kara), İstanbul, 2007
Kırzıoğlu, M.F., Yukarı Kür ve Çoruk Boylarında Kıpçaklar, Ankara, 1992
Kurat, A.N. , IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz’in Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, Ankara, 1975
Klyashtorny S.G.- Sultanov, T.İ. , Kazakistan Türkün Üç Bin Yılı, (çev. Ahsen Batur), İstanbul, 2003
Rasonyi, Laszlo, Doğu Avrupa’da Türklük, (çev, Yusuf Gedikli), İstanbul, 2006
Togan, Zeki Velidi, Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul, 1987

OGUZ - EKO - YEKOUT-YAKUT - SAHA-SAKA


SAHA YERİ VE SAHA TÜRKLERİ*
1- Saha Türklerinin Adı
Bugünkü "Yakut" kelimesi Everik (Mançu-Tunguz kavmi) dilinden gelmektedir. Evenkiler, Saha Türklerine "Eko" derlerdi, RuslarSaha Türklerine ait ilk bilgileri onlardan almışlar ve "e" sesini "ya" sesine çevirip, "ut" son ekini ekleyip, Saha 'TürklerineYakut diye ad vermişlerdi. Ancak bu ad hiçbir zaman Saha Türkçesine yerleşmemiştir.

Daha 1924yılında Saha bilim adamı Ksenofontov Cumhuriyetimizin Anayasa komisyonuna Yakut ve YaktUya kelimelerinin yerine "Saha" ve Sahastan" kelimelerinin kullanılmasını teklif etmiş ve Yakut kelimesinin Türkçe olmadığını da kaydetmişti.
Maalesef bu iş o zamanlar bitirilmemişti.1928 senesinde Komünist Partisi Merkez Komitesi aldığı bir kararla Cumhuriyetimizde ağır bir baskıya başlamıştı. Halbuki bu zamanda birçok halk kendi tarihi adlarını almışlardı,
1930 larda Sovyetler Birliğinin yenianayasasıhazırlandığı zaman Saha Türkleri için yeni birümit doğmuştu. 1936yılında Saha Türklerinin tarihi adlarını almaları için devlet komisyonu çalışmalara başlamıştı. Maalesef bu teşebbüse de kanlı bir şekilde son verildi. Bundan
sonra da kimse böyle bir konuyu açmaya cesaretedemedi.
Bütün eski Sovyetler Birliğinde ."Glostnost" ve "Prestroyka" politikaları ile esen bağımsızlık rüzgarları Saha. Sire'ye kadar ulaştı. 27 Ey1ül1990 da Saha Özerk Cumhuriyeti devlet egemenliğini ilan etti.
Cumhuriyetimizin adı "Yakut-Saha Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti" olmuştu. Ama bu da bugünkü realiteye ters düşmektedir. 20 aralık 1991 ülkemizde cumhurbaşkanı seçimi gerçekleşti. Bu yeni cumhuriyetimizin ilk cumhurbaşkanının birinci kararı cumhuriyetimize kendi tarihi adını koymak oldu. 27 Aralık 1991 den itibaren cumhuriyetimizin adı "Saha Cumhuriyeti" oldu ve "Yakutya" kelimesi ise yalriız parentez içinde verilmektedir. Böylece tarihi hakikatlar yerini bulmaktadır.

'3- Saha Türklerinin Menşei Problemi
Saha Türklerinın etnik oluşumuna çeşitli kavimlerin dahil olduğu yolunda görüşler mevcuttur. Bunlar arasında Hint-İran dilli haklar da , sayılmıştır. Fakat Saha Türklerinin asıl etnik temelini iki büyük Türk grubu oluşturmuştur:
ı. grubu eski Tölösaşiretleri ve bunların içinde de özellikle uygurların yeri büyüktür, ki Saha Türklerinin ataları olan Kurıkanlar bir Tölös boyudur.
2.grubu iseKıpçak boyları oluşturmaktadır. '
Saha Türklerirrin.antropolojik tipi 'iki kisma ayrılmaktadır
l-'Moğol aşiretlerinin, etkisine maruz kalmış çok kuvvetli Orta Asya tipi,
2-Eski Avrupa fonetik fonlu Güney Sibirya antropolojik tipi.
Umumi olarak, Saha Türklerinin etnik oluşumu Orta Lena havzasında 17. asırdan önce biçimlenmiştir.
Halbuki, bugüne kada.r Saha Türklerinin eski tarihi ve etnik kökenini tam olarak bilmiyoruz. Bu konu hakkında. birtakım hipotezler vardır. Sahalar güney Türkleridir; kuzeye Altay-Sayan, Orta Asya Baykal yanından gelip Orta Lena havzasında Saha halkını meydana getirmişlerdir;
Bundan başka Kostantinov, Zekov ve Gogolevgibi Saha bilim adamlarının ana fikrine göre, Saha Türklerinin etIiik menşeinde beş dönem vardır:

ı. Dönem: Eski Türk 'dönemi (Kurıkanlardan önce).
Bu dönem İskit (veya İskit-Saka) ve Hunlar devirlerinden ibarettir.
M.Ö. 7. y. yıldan m.s. 4. y.-yıla kadar Bu demirçağı zarfında Güney Sibirya ve Orta Asya'da son devletler kurulur, gelişir ve yayılır. Tarihe en önemli izleri bırakmış devletlerinin arasında Kök Türk Kaganlığı (m.s. 6-8. y.y.), Eski Uygur Kaganlığı (m.s, 8-9.y.y.), Kimekler (m,s. 9-11. y.y.), Eski Hakaslar (m.s. 6-13.
y.y.) ve Eski Moğol İmparatorluğu (13-14. y.y.) vardır.
İlk demir çağı başında Wu-sun, Yüeçi, Tingling .cTölös) ve Hunlar aşiret birliklerini
kurmuşlardır. Bunlardan hangileri Saha Türklerinin etnik oluşumuna katılmışlardı .
Muhtemeldir ki, Yüeçilerin bir kısmı Sahaların eski atalarının meydana gelişinde etkili olmuşlardır. Yüeçiler Pazırık. ve' Uyuk arkeolojik medeniyetinin taşıyıciları idi Dillerinde Türkçe kelimelerin olduğu bilinmektedir. Saha Türkleri. ve Yüeçiler arasında ,bilhassa ölü
gömme törenlerinde, mesleenve sanat unsurlarında sıkı bir paralellik kurulabilir. M.Ö..2. y.y. da Hunlar tarafından yok edildikten sonra Yüeçilerin bir kısmı Baykal yakınlarına çekilip, Saha Türklerinin etnik oluşumuna katdmış olabilirler.
M.Ö. 2. y. Yılda Hunlar Tingling ve Kırkızları fethedip, Kırkızları Baykal yakınındaki Tingling'topraklarına göç ettirmişlerdi. Kırkızlar bugünkü Hakasların ataları ve eski Türk göçebeleri idiler. Tinglingler etnik kökeni bilinmeyen ve gök gözlu Avrupaid bir halktır ve Yenisey ile .Minusinsk bozkırlanııda. yerleşik idiler.
Bu.iki halk karışımının neticesinde Taştık arkeolojik medeniyetinin taşıyıcıları ortaya çıkmıştır. Bunların Saha Türklerinin etnik oluşumuna katılması çok mümkündür..Saha maddi kültürünün unsurları bunu tasdik ederler. .
Şunu belirtmek lazımdır ki,eskı Türkler etnik bakımdan homojen değildiler; Bunların arasında Altay Türkleri, Yenisey Kırkızları, Uygur, Kıpçak, Kurıkan, Kanglı-Peçenekler vesaireler de vardır.
Bugünkü bilim insanlarının bir kısmı Saha Türklerinin atalarının Tölös aşiretleri olduğunu söylemektedirler. Tölös aşiretlerinin temelini Uygurlar teşkil etmekteydi.'ler.. 630 sen.esinde. Tölös Kaganlığı (veya Tokuz Oguz) kurulmuş ve 682 yılında II. Türk Kaganlığı tarafından
yok edilmişti. Fakat 745 senesinden 840 yılına kadar tekrar Uygurlar iktidara geçmişlerdir. Meselenin asıl dikkati çeken tarafı şu ki; Saha Türkçesinde Uygur terimi yoktur.
Saha Türkçesinde kagalas veya kanglı terimi vardır; Bundan başka Saha Türkleri ile Kıpçaklar arasında çok yakın maddi ve etnografik benzerlikler mevcuttur. Bu aradaki etnik ilişkilerin Hakaslardan (veya Yenisey KırkızIan) geçtiği sanılmaktadır.

2. Dönem: Kurıkan Dönemi. Bu devir 6 ve 10.yüzyıllararasıdır.
Saha bilim adamlarının büyük bir kısmı Saha Türklerinin kökenini Baykal yanındaki Kurıkanlara bağlamaktadırlar. Kurıkanların biçimlenmesine yerli Tunguz aşiretleri, karo mezar kültürünün veTaştık medeniyetinin taşıyıcılannın torunları (veya Yenisey Kırkızla.rı)
etkide bulunmuşlardır: Bundan başka Tölös aşiretleri ve Hunların bir kısmı da bu teşekküle katılmışlardır. Kurıkanlar Orkun runik yazısını biliyorlardı; Çin kaynaklarına göre Kurıkanlar 5000 suvari çıkarabilen oldukça büyük ve bağımsız bir halktı. Kurıkanların adı üç kelimeden
ibarettir: Uç-kun-kan. Bunların üç aşiret birliğini jrade etmesi muhtemeldir.,Türkler-karo meza rkültürü taşıyıcıları-Moğollar ve Evenkiler. Ama bu sadece bir hipotezdir.
840 senesinde Yenisey Kırkızları, Uygur kaganlığını yok etmişlerdir. Kızlasov'a göre o zaman, Baykal kıyılarına aristokrat Kırkız soyunun başında Hakasların bir kısmı da gelmişti.

3..Dönem: Moğöl dönemi. Budönem 10.y.y. dan 1.yüzyıla kadar.dır. Moğol aşiretleri Baykal kıyılarına gelip, eski Sahalarla çeşitli temaslarda bulunmuşlardı. Bunun neticesi olarak, Saha Türklerinin gelecekteki etnik, dil ve antropolojik özellikleri biçimlenmiştir.

4. Dönem: Eski Saha Dönemi. Bu dönem 12. y.yıldan 16. y.yıla kadar sürer. Bu göç zamanıdır. Moğol başbuğu. Çingiz Han Altay-Sayan ve Baykal çevresindeki bir çok halkı fethetmişti. Sahalar kuzeye, Orta Lena havzasına çekilmişlerdi. Saha bilim adamı Gogolev'e göre bu dönemin adı Kırkız ötöh veya kulun-atah arkeolojik devresıdir.
5. Dönem: Geç Saha Dönemi. Bu dönettı 15. y. yıldan 16. y.yıla kadardır. Bu devre tamamen Saha yerindeki Otta Lena havzasında cereyan etmiştir. Baykal kıyılarındaki eski Sahaların büyük çoğunluğu bu yeni vatana gelip, 17 y.yıldan önce Saha Türklerini oluşturmuştu.

Son olarak, bazı tarihi eserlerde Saha Türkleri Uranhay-Sahalar diye adlandırılırlar. Bu adı Viluy Nehrinde yurt tutmuş ve Tunguzlar ile karışmış Saha Türkleri taşımaktadırlar. Mançurya'da Uranhayadlı bir Tunguz aşireti var idi. Moğollar ise bütün kuzeydeki orman halkla.rına uranhay diye umumi bir' ad vermişlerdi

tokuz oguz

TOKUZ OGUZ

Dokuz Oğuz, (Eski Türkçe: Old Turkic letter Z.svgOld Turkic letter G1.svgOld Turkic letter O.svg Old Turkic letter Z.svgOld Turkic letter O.svgOld Turkic letter OQ.svgOld Turkic letter T1.svg, Toquz Oγuz[1], Çince: 鐵勒九姓 / 铁勒九姓, tielè jiǔxìng), Tielenin dokuz boyu.
Çin kaynaklarında, (九姓; Jiuxing) "dokuz boy, halk", Çin'deki Tabgaç hanedanı sırasında Uygurlar Gao Chu adıyla anılmışlardır[2]. Bununla beraber Uygur Kağanlığı kurulduktan sonra Uygur kelimesi Dokuz Oğuz için de kullanılmaya başlandı. İslam coğrafyacıları, Tokuz-Oğuz Uygurları eş tutmuşlardır[3].

TİELE

Tingling (Çince: 丁零; Pinyin: Dīnglíng, Wade-Giles: Ting-ling, Kaoçe (高車 basit: 高车; Gāochē), Chile (敕勒; Chìlè), Tiele (鐵勒 basit: 铁勒; Tiělè/T'ieh-le), tarihi Türk topluluklarındandır. Tinlingler aslen, güney Sibirya'da Lena Nehri boyunca, Baykal Gölü'nün batısında yaşarlardı.[1] Millat'tan önce üçüncü yüzyılda, onlar batıya doğru yayılmaya başladılar. Onlar Hiung-nu imparatorluğunun bir parçası oldular.[2][3]

KÖKENLERİ

Tingling kökeni ve nereden geldikleri hakkında fazla bir bilgi olmasada, o çağlarının gereği avlanmak, balık tutmak ve besin toplamakla yaşamlarını sürdürmüşlerdir.
İkinci yüzyılda, Mete (冒頓; Ma-To) tarafından diğer 26 boylarla birlikte boyun eğdirilmiş, ayrıca onların aralarında Yüeçi (Çince: 月氏 veya seyrek 月支; Pinyin: Yuèzhī) ve Vusun (Çince: 烏孫 / 乌孙, Wūsūn) boyları da bulunurdu.[1]
Tingling'ler ile ilgili en eski kayıtlara M.Ö. 1 yüzyılda rastlanmaktadır.[kaynak belirtilmeli]
Türk boyları, Çince kao-ch'e denilen, dört tekerlekli kağnıları ile, sürülerini otlattıkları yaylalar ve surlar içindeki kışlıklar arasında göç etmişlerdir. Kubbeli veya kümbetli otağlar kışın surlar içine kurulmuştur. Surlar içine, ayrıca otağa benzer, ağaçtan köşklerde yapılmıştır. Yaz geldiğinde kerekü denilen ve katlanabilen otağ, kağnıya yüklenmiş halde veya kurulmuş durumda yaylalara göç edilmiştir. Bu göçlerde kağnı ile taşınabilen otağlar yanında; çok renkli keçeden, kilimden veya işlemeli kumaşlardan yapılmış örtüler; göçebe hayata uygun kaftanlar, çakşırlar, çizmeler, börkler, kemerler, süs eşyaları, at koşumları kağnılı boyların beraberinde bulunan önemli eşyaları arasında yer almıştır.
Çin kaynaklarında, Tinglin'ler ile ilgili sıklıkla bahsedilen temel karakteristik özellikleri, arabaları üzerindeki çadırlarda yaşadıkları göçebe hayat tarzları ile ilgilidir. Bu arabalarından dolayı Kaoçe (Çincede Yüksek araba anlamına gelir) olarak da anılmıştır.

Tarih [değiştir]

Türk Tarihi MÖ.65 b.jpg
Türk Tarihi 1nciYY.jpg
Türk Tarihi 2'nciYY.jpg

Hiung-nu dönemi

Tingling'ler, Türk kavimlerinin kurdukları devletlere katılmakta ve devlet ortadan kalktığında bağımsız hareket edebilmekteydiler. Hiung-nu ve Göktürk politik hayatında oldukça etkili bir topluluktu.
Hiungnunun ilk parçalanma dönemine girdiği M.Ö. 65 yıllarında Çin kaynaklarında Tinglinglerden bahsedilmeye başlandı. Hiungnuların M.S. 50 yıllarında yaşadığı ikinci kırılma sürecinde Tinglingler de bağımsız dönem yaşamaya başladı.

Vey

Ana madde: Vey (16 Krallık)
Türk Tarihi 300yılı.jpg

Ting-ling 

Türk Tarihi yıl400.jpg
 
 
Türk Tarihi 451.jpg
Çin kaynaklarında Uygurların M.Ö. Ding-ling, M.S. 4. Yüzyıldan sonra ise T'ie-le adı verdikleri boylardan geldikleri belirtilmektedir.

Dingling yöneticileri

Aile adları ve verilmiş ad Saltanatların süreçleri
Aile adı ve verilmiş ad
阿伏至羅 Āfúzhìluó 487-503
跋利延 Bálìyán 503-505
彌俄突 Mí'étú 505-516
伊匐 Yīfú 516-524
越居 Yuèjū 524-536
比造 Bǐzào 536-540
去賓 Qùbīn 540-541

OĞUZLARIN ANADOLU'YA GÖÇLERİ VE YERLEŞMELERİ

OĞUZLARIN ANADOLU'YA GÖÇLERİ VE YERLEŞMELERİ

A-) SELÇUKLULARDAN ÖNCE ANADOLU'NUN VAZİYETİ

Türkmenler tarafından fethedilişinin arifesinde Anadolu, nüfusunun çoğunu kaybetmiş ve harabeye dönmüş bir coğrafya durumunda idi. XI. yüzyıl öncesi Bizans-İslam mücadeleleri Anadolu'nun tahrip olmasına sebep olmuş ve üstelik buna Bizans'ın kötü yönetimi eklenince ülke nüfusu oldukça azalmıştı. Bölgedeki istikrarsızlıktan bitkin düşen halk Balkanlara ve adalara göçmüştü. Nitekim XI. yüzyılda Türklerin nüfusu azalmış bir coğrafyaya geldikleri gerçek ise de, Anadolu'nun tamamen boş ve sahipsiz olduğunu söylenemez. XI. Yüzyılda Bizans'ın siyasi etkisi altında bulunan Anadolu topraklarında Rum, Ermeni, Süryani ve Kelt gibi yerli halklar yaşamakta idi. Üstelik XI. yüzyılda Bizans'ın Türk akıncılarını önlemek amacıyla uyguladığı iskân politikası neticesinde Anadolu'nun nüfusunda artışlar gerçekleşmiştir. Bilindiği gibi Bizans Devleti'nin Kuzey Suriye ve Ermeni prensliklerini hâkimiyet altına almasını müteakip XI. yüzyıl başlarından itibaren Süryani (Suriyeli) Hıristiyanları Anadolu'da Tarsus, Edessa (Urfa) ve Anazarba bölgelerine, Ermenileri ise KHikya, Kapadokya ve Sivas havalisine yerleştirdiler.
Diğer taraftan, Bizans Devleti bunlara ilave olarak, VIII. yüzyıldan itibaren Balkanlara inmeye başlayan Bulgar, Peçenek, Kuman ve Uzlardan oluşan Türk kütlelerini Anadolu'ya geçirerek, Karaman ve Kayseri bölgelerine yerleştirmişti. Fakat bu askeri nitelikli iskânlar, Anadolu nüfusu üzerinde büyük bir tesir oluşturacak boyutta değildir.
Fakat Bizans'ın uyguladığı her iki nüfus transferleri Türkmenlerin işine yaramıştır. Bizans Devleti'ni doğudaki Ardzuni ve Vaspurakan Ermenilerin'! Orta Anadolu'ya nakletmesi, Türkmenlerin doğudaki sınırdan Anadolu'ya girmelerine ve boşaltılan bölgelere yerleşmesine olumlu katkı yapmıştır. Azerbaycan topraklarından hareket eden Türkmenler, Bizans Devleti'nin boşalttığı Doğu Anadolu topraklarını kolayca fethederek oralara yerleşmiştir.
Diğer taraftan gayri Müslim olan Türk unsurları daha sonra Anadolu topraklarına gelen soydaşlarıyla, Türkmenlerle birleşip, sorun yaratmadan kaynaşarak İslamlaştılar. Anlaşılan Malazgirt savaşı esnasından Bizans ordusunda yer alan Türk kütleleri karşı tarafın kendi akranları olduğunu öğrenince oraya geçmişlerdi.

Bunların dışında Anadolu'da siyasi bir güç olan Bizans birlikleri, Türk akınlarını durdurmak maksadıyla kale ve surlarla korunan şehirlerde mevcuttu. Bunlardan surlardan mahrum veya zayıf surlarla çevrili şehirler, direnmede acizdi. Ortaya çıkan bu müsait durumdan faydalanmak isteyen Selçuklu sultanları Anadolu'yu yurt tutmak maksadıyla fetih hareketlerine hız verdi.

Göktürk Devletinin Yıkılmasından Sonra Oğuzlar

Göktürk Devletinin Yıkılmasından Sonra Oğuzlar

Bilge Kağanın ölümünden sonar ülkede tekrar kargaşa başladı. Bunların başında Aşina ailesinin kendi içindeki durmak bilmeyen taht kavgası ve bu durumdan faydalanarak kendi bağımsızlıklarını tekrar sağlamaya çalışan budunların ayaklanması göze çarpmaktadır. Bu gelişen olumsuz durumdan kazançlı çıkan Uygurlar olmuştur. Bunlar 744 yılında Aşina sülalesinden olanlara son vererek, yaklaşık 100 yıllık bir süre için ötüken'in yeni sahipleri durumuna yükselir.
744 yılında Gök Türk devleti Uygurlar tarafından ortadan kaldırılması ile Dokuz Oğuzlar bu sefer Uygurlar'a itaat etmek zorunda kalarak Uygur federasyonunu meydana getiren Türk budunlarına katılmıştır. Fakat Oğuzlar, II Göktürk devletine karşı almış oldukları tutumları aynen Uygurlara da uygulamışlardır. Ama Uygurlar, Dokuz Oğuzlar'ı ne zaman idareleri altına aldılar, kesin bir şey söylemek mümkün olmuyor. Uygurların kurucusu olan Kol Bilge Kağan'ın Gök Türk hâkimiyetini ortadan kaldırma çabası esnasında, Dokuz Oğuzlar ve diğer Oğuz kabilelerinin genel durumundan bahsedecek kaynaklarda bulunamamıştır.
747 senesinde Kol Bilge Kağan'ın ölümü zerine, yerine Türk tarihinin en güçlü simalarından biri olan büyük devlet adamı, Moyun-Çor geçti. İşte bu kağanın adına dikilen kimi kısmı iyi korunamayan Şine-Usu kitabelerinden Oğuzlar'ın (Sekiz Oğuzlar) durumu hakkında az da olsa bilgi edinmek mümkün olabilmektedir. Sine Usu yazıtlarında Moyunçur'un onlarla savaştığı anlatılmaktadır: "Tuttum bir orada ormanlığa yetiştim. Gece ışık batarken harp ettim. Orada mızrakladım. Gündüz [dağılmışlar], gece derlenmişlerdi. Ormanlıkta Sekiz Oğuz, Dokuz Tatarlar kalmadı, ikinci gününde gün doğarken harp ettim". Burada ilginç olan Oğuzlar'ın dokuz değil sekiz boy halinde zikredilmesidir. Nitekim Moyunçur Oğuzlar'la yaptığı ikinci savaşında da onlardan Sekiz Oğuz olarak söz etmektedir. Bu olaylarda Oğuzlar'ın bir boy haricinde Uygurlar'a karşı ayaklandıkları görülmektedir. Bir diğer açıklama ise, ilk iki savaşta Oğuzların sekiz boy olarak zikredilmeleri, bir boyun daha önce Gök Türklerle birlikte Çin'e gitmesinden ileri gelmektedir. Üçüncü savaş arifesinde bunlar geri dönerek tekrar Oğuzlar arasına katılmışlardı. Nitekim bir sonraki olaylarda Oğuzlar'dan yine Dokuz Oğuz olarak söz edilecektir. Oğuzlar'ın Uygurlar'a karşı savaşlarda yanlarına çeşitli boyları da aldıkları bilinmektedir. Başından beri sanki kader birliği yapmışçasına Oğuzlarla Dokuz Tatarlar'ı ittifak halinde görmekteyiz. Yine bu savaşlarda Kırgızlar ve Çikler de Oğuzlar'ın yanında yer alarak Uygurlar'a karşı çetin savaşlar vermişlerdir. Ancak bu savaşların hepsi Uygurlar lehinde sonuçlanmıştı. Uygurlar bu savaşlarda düşmanlarına karşı daima bağışlayıcı olmuştur.
Böylece Uygur kağanı Moyunçur'un Türkçe kitabesinde, devletin dayandığı başlıca unsur olarak "On Uygur ve Dokuz Oğuz budunu" zikrediliyor.
Yine Şine-Usu kitabelerinden anlaşılıyor ki, Uygurlar hâkimiyeti sırasında Oğuzların bir kısmı Gök Türkler ile Çin'e gitmişler ve Moyunçur'un Basmıllar ve Karluklar ile savaşları esnasında tekrar Türk iline dönmüşlerdir. Demek ki Uygurlar zamanında da bir dizi göç döneminin başlatıldığı görünmektedir.
Uygurların hâkimiyetine alınmış olan Orhun Oğuzları hakkında kaynaklarda bunun dışında daha fazla bilgi yoktur. Uygurlar, XI. yüzyıl ortalarında Orhun-Selenga vadisinden iç anlaşmazlıklar ve ayrıca 840 yılında Kırgızların saldırmaları nedeniyle Orhun bölgesinden ayrılıp, batıya yani şimdiki Orta Asya bölgesine göç etmişlerdir. Uyguların bir bölümü Beşbalık, Turfan, Barköl ve Hami Kenti bölgelerine göç etmek zorunda kalırken, Uygur federasyonuna dâhil olan Oğuzlar ise daha da batıya, İç Asya bölgelerine kaymak zorunda kaldılar. Bundan sonra anayurt bölgesindeki Oğuz topluluğu topluluğu hakkında fazla bilgi yoktur. Herhalde batı yönünde geniş ölçüde batı hareketi söz konusudur.

Oğuzların Göktürk Devletiyle İlişkileri

682 yılından itibaren 50 yıllık esaret döneminin ardından Çin kaynaklarının "Ku-to-lu" adını verdikleri Kutluk (Aşina soyuna mensup bir prens) tarafından Çinlilere karşı başarılı bir bağımsızlık savaşı başlatıldı. Kutluğu destekleyenlerin sayısı kısa sürede 5000 yükseldi ve kendisi de kağan olarak ilan edildi. Bu durumdan ilk etkilenen Oğuzlar oldu. Kutluk kağan ilk etapta savaşmak için lazım olan at sürülerini Dokuz Oğuz boylarından yağmalayarak elde etti. Bu hareket kısa surede yayıldı.
Dağılan Göktürk boylan Kutlug'un etrafında toparlanmaya başladı. Kutluğun başlattığı özgürlük hareketi sonucunda, 682'de yeniden Gök Türk devletinin bağımsızlığını kazandı.
Bu sırada Dokuz Oğuz Kağanı Selenga ırmağı boylarında oturuyordu ve Ötüken bölgesi de onun idaresinde idi, ötüken bölgesinde Göktürklerin yeniden yükselişi en çok Dokuz Oğuzları tedirgin etmişti. Dokuz Oğuz Kağanlığı Gök Türklere bağlı kalmaktan korkuyorlardı. Bu nedenle yaklaşan tehlikenin önünü almak için ciddi bir savaşa hazırlanmak zorundaydılar. Bu sebeple Gök Türkler henüz kuvvetlenmeden, Çinliler ve Kıtaylar ile bir ittifak kurmak için, Baz Kağanın önermesiyle her ikisine de Kum ve Tonra boylarından birer elçi gönderdiler.
Üstelik güneyde en kısa zamanda siyasi bir gücü oluşturan Kutluk'un ana hedefi doğal olarak Ötüken bölgesini ele geçirmek oldu. Çünkü Baykal gölünün güney batısında bulunan Ötüken, yüksekçe dağlar ve Orhun ile Tamir ırmaklarınca çevrili müdafaası kolay fakat etrafa akınlar yapmaya elverişli bir konumda olup, iklimi yumuşak ve geniş otlaklara sahip bir yer idi. Bu yüzden burası Asya Hunları ve l Göktürk Kağanlığı zamanlarında da devletin ağırlık merkezi olmuştur. Türklerce kutsal sayılan bir bölgedir. Gök Türkler'in fetret devrinde dağılan Türk kavimlerini ancak "Türk Devletçilik ruhunun yerleşmiş olduğu" Ötüken etrafında toplamak ve idare etmekle mümkün olabileceğinden buranın ele geçirilmesi büyük önem kazanmıştır.
Oğuzlar'ın ittifak aramak amacıyla bir haberciden Çin ve Kitay'a elçiler gönderdiklerini duyan Kutluk Kağan vezir Tonyukuk'a "gönlünce ordu sevk et" talimatını vermiş, taraflar arasında meydana gelen "inekler Gölü" savaşında Oğuzlar ağır bir darbe almıştı. Bu olaylar 682 yıllarında olmalıdır. Yapılan savaşta Oğuz kağanı Baz Kağan öldürüldü ve Oğuzların büyük bir kısmı Kutluk Kağanın hâkimiyetini kabul ettiler.
Göktürkler karşında verdikleri bu savaşı kaybetmesi Oğuzların Ötüken’deki konumunu olumsuz etkiledi. Bunun sonucunda bağımsızlıklarını kaybeden Oğuz boylarından bazıları ana yurdun dışına kadar uzanan yeni göç hareketlerine kalkıştılar. (Çine)
Ötüken’deki diğer Türk unsurlarını da tek tek hâkimiyeti altına alan Kutluk Kağanın İlteriş unvanını aldığını görüyoruz (686 ya da 687 başı). Birde yazıtlarda hakanın kendi ulusuna "Türk ve Oğuz beyleri" diye hitap etmesi, Oğuzların Göktürkler arasında Türklerden sonra ikinci büyük ve önemli unsur olduklarını göstermektedir. Ancak 682 ile 691 yılları arasındaki on senelik kısa dönemde Dokuz Oğuzlar ile Göktürkler arasında yedi savaşın olması dikkat çekicidir. Anlaşılan, Oğuzlar sık sık Göktürk idaresine karşı baş kaldırıp, savaşmışlardı. Bunun nedeni Dokuz Oğuzların kendilerinden değil, hakan tarafından atanan bir idareci tarafından yönetilmesinden duyulan memnuniyetsizlik olmalıdır.
Ancak, 691–715 yılları arasında Dokuz Oğuzlarla Göktürklerin münasebetine ilişkin kitabelerde yeterli bilgi arz edilmiyor. Muhtemelen, Oğuzlar beylik statülerini geri kazanmışlardı. Kitabelerde İlteriş Kağan'ın halefi Kapkan Kağan'ın iktidarının ilk senelerine ait (692–716) Oğuz'ların herhangi bir hareketinden bahsedilmiyor. Sadece Tonyukuk kitabesinde ufak, fakat önemli bir kayıt geçer. Buna göre Çin imparatoru, Türgiş ve Kırgız kağanları Gök Türklere karşı yapılacak savaş hakkında müzakere ederken Türgiş kağanı diyor ki: "Türk memleketi kargaşalıktadır. Onlara tabi olan Oğuzlar isyana kalktılar". Burada dikkati çeken mesele, Oğuzlar'ın bağımsızlıkları için devamlı fırsat kolladıkları hususudur. Oğuzlar'ın bu devamlı ayaklanmaları, büyük bir kuvvete sahip olduklarını gösteriyor. Gök Türk kağanları bu durumu göz önünde tutmak suretiyle her zaman onlara Oğuz ya da Dokuz Oğuz ismiyle sık sık hitap etmişlerdir. Dokuz Oğuzlar kuvvetli bir kavim olarak daima Gök Türklerle karşılaştırılmalardır. Gök Türklere karşı düşmanca duygular besleyen bu kavim, Gök Türk kağanı tarafından mağlup edilmişse de, Gök Türklere karşı sık sık isyana devam etmiştir. Bu meseleler daha sonra Kapkan Kağan'ın yerine geçen Bilge Kağan devrinde dikilen kitabelerde Dokuz Oğuzlara karşı yaptıkları devamlı savaşlara dair etraflı bilgiler vermektedir.
Kapkan Kağanın 25 senelik (692–716) başarılı askeri ve siyasi yönetimine rağmen Kağanlığının son yıllarına doğru, yani 714 yılından itibaren devlete bağlı kavimler arka arkaya isyan etmeye başladılar. Bu hareketlilik her halde Kapkan Kağanın katı tutumundan dolayı meydana gelmiştir. O kendisine bağlı olan kavimlere çok sert davrandı ve yaşlanınca da öfkeli ve tutarsız biri oldu. Buna karşılık tabi kavimler protesto edip, kendisinden uzaklaştılar. Bunlar arasında Oğuz ve Ediz boylarının da adları geçmektedir. Böylece 715 yılının başlarında Kapkan Kağan ve yandaşları kendilerini şiddetli bir isyan denizinin ortasında bulmuşlardı. Ongin kitabelerinde olaylar karşısında çaresiz kalan kağanın durumu açık bir şekilde anlatılıyor. 715–716 yılları arasında taraflar arasında peş peşe çok sayıda çatışmalar gerçekleşmişti. İlk çatışma Toğu Balık'ta cereyan eti. Tula nehri kıyılarından küçük bir şehir olan Toğu Balık çevresinde vuku bulan bu savaştan bir netice husule gelmemişti. Taraflar pozisyonlarını koruduklarından çözüme gitmek için Andırgu'da bir kez daha karşılaştılar. Ancak yine bir sonuç ortaya çıkmayınca Çüş Başı denilen bir yerde bu zamana kadar yapılanlar arasında en ciddi çarpışma gerçekleşti. Kıran kırana geçen bir muharebenin sonucunda Oğuzların ciddi kayıplar verdiği anlaşılmaktadır. Savaş sonucunda Göktürk birlikleri Oğuz Tonra boyundan Alpagut ve on akrabasını esir olarak ele geçirmişti. Şubat-Mart 715 yılında yapılan (muhtemelen Mart ayının ortasında gerçekleşmiştir) ulusal Yug/Yuğ törenlerinde esirler idam edilmişlerdi. Ancak bu savaş Göktürkler'e öne geçme şansı tanımışsa da henüz Oğuzlar pes etmemişlerdi. Bunun üzerine taraflar bir kez daha Ezgenti Kadaz mevkide karşı karşıya geldiler. Ancak, sonuç namına ortada yine bir netice yoktu, işi inada bindiren Göktürkler hasımlarını yenmeyi kafalarına iyice yerleştirmişlerdi. 715 yılı sonunda Oğuz birliklerine yaklaşmaya çalışan Göktürkler, kışı Amgı sığmaklarında geçirdiler. 716 yılı başlarında buradayken muhtemelen kışın aşırı soğuk geçmesinden dolayı hayvanları ölmeye başladı. "Yut" veya hayvan ölümü adı verilen bu olay korkulacak düzeyde olmadığından Göktürkleri pek etkilemişe benzememektedir. Bahar mevsiminde Köl-tigin tekrar Oğuzlar'a karşı sefere geçti. Ancak, Oğuzlar da tetikteydiler. Ordunun harekete geçtiğini öğren Oğuzlar, muhtemelen farklı bir taktik geliştirip aniden Köl-tigin'in bulunduğu karargâha saldırdılar. Köl-tigin bu saldırı karşısında inanılmaz bir cesaret sergilemişti. Sonuçta Oğuzlar bazı kayıplar verdirerek geri çekildiler. Sinirleri iyice gerilen Göktürkler, Oğuz yurtlarına saldırarak bazı obaları yağmaladılar. Bunun üzerine Oğuzlar eskiden beri beraber oldukları Dung-hu/Tun Oğuz boylarından Tokuz Tatarlar'la ittifak oluşturup Göktürk yağmalarının önüne geçmeye çalıştılar. Ağu yakınlarına Oğuz-Tatar birlikleriyle Göktürkler arasında arka arkaya iki savaş gerçekleşti. Ancak her iki savaşta Göktürkler lehinde sonuçlandı. Bu yine Oğuzlar'ın tabi olduğu anlamına gelmiyordu. Nitekim kaybedenler meydanı bırakarak kaçmak zorunda kalmışlardı.
Göktürklere karşı bağımsızlıkları uğuruna verdikleri savaşları kazanamayınca artık bazı Oğuz boyaları ana yurdun dışına, Çine göç hareketinde bulundular. Fakat bu bir sığınma şekli idi. 717 yılında gerçekleşen bu olay üzerine Göktürkler Oğuzlar'ın bu ihanetine sinirlenip onlara karşı sefere çıkarak, çocuk ve kadınlarını esir olarak ele geçirmişlerdi. Muhtemelen bu olay üzerine Oğuzlar tekrar hâkimiyet altına alınmıştır.
Bu sıralarda devletin bütünlüğünü sağlamayı amaçlayarak Kapkan Kağan Bayırku kabilesine karşı sefer düzenleyerek Tola kıyılarında onları mağlup ediyor. Fakat kağan Ötüken'e dönerken yolda ansızın ormanda saklanan Bayırkular tarafından yakalanarak öldürülüyor.
Bu olay üzerine Gök Türk devletinin başına Kapgan Kağan daha hayatta iken törelere uygunsuz olsa da halefi olarak tayin ettiği oğlu Küçük han geliyor. Fakat hakkını arayan Köl-tigin kısa bir süre sonra askeri bir darbe ile kağanlığı abisi olan Bilge Kağana geçmesini sağlar.
Bilge Kağan döneminde onun sergilediği barış eksenli, akıllıca politikası önceki kağanın katı tavrın unutturmuş, bu şekilde Çin'e kaçan Türk kavimlerini geri çekmeyi başarmış. Bu da Çin tarihi kaynaklarında, Türklerin tekrar eski saflarına dönmeleri ters bir akıntı olarak açıklanmaktadırlar.
Bunun net bir örneği de, tekrar güçlenmeyi hedefleyen Bilge Kağan daha önceleri kendi topraklarını terk ederek Çin'e sığınan Tokuz Oğuzlara geri göç etmeleri için çağrıda bulunmasında idi. Bunun üzerine Oğuzlar'ın Bilge Kağan ve Tonyukuk'a güvenerek geri döndükleri anlaşılmaktadır. Zira 726 yılında veya ona yakın bir zamanda dikildiği sanılan Tonyukuk kitabesinde Türk Bilge Kağanın, Türk Sır Budununu, Oğuz Budununu besleyip oturduğunu söylemesi doğal olarak bu sonucun doğru olduğunu teyit etmektedir219. Bilge Kağan'ın da Köl-tigin için diktirdiği kitabede Oğuz budunu ve beylerine de hitap etmesi; Oğuz'ların Kağan'a bağlılıklarını sürdürdüğünü, ana kitlenin Ötüken'de bulunduğunu ifade ediyor.
Oğuzlar, Göktürk Devleti'nin sonuna kadar tabi pozisyonlarını korumuşlardı. Ancak bu bağlılığın Göktürk Devleti'nin sonlarına yakın sarsıldığı ve aradaki iplerin koptuğu bilinmektedir. Göktürkler'e aşırı sadık kalan bazı Oğuz grupları ise onlarla birlikte devletin çöküşü üzerine Çin'e gitmişlerdi. Göktürk kitabelerinde geçen bazı bilgilerden de Oğuzlar1 m sadece Çine değil ana yurdun batı kısmına, Türkeşlerin yurduna doğru göç etmiş olabileceği kanaatine varabiliriz.

TERHİN YAZITI'NIN TARİHİ AÇIDAN DEGERLENDİRİLMESİ


http://acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/2184/2859.pdf.
TERHİN YAZITI'NIN TARİHİ AÇIDAN DEGERLENDİRİLMESİ
Yrd. Doç. Dr.S. GÖMEÇ*

Bu kitabe Uygur Kagani Moyun-Çor tarafından' diktirilmiştir. 1970 senesinde Moğolistan'da Tarbagatay Dağlarının 2 km güneyinde N. SerOdjav ve V.V. Volkov adlı iki arkeolog tarafından bulunmuştur
Kitabede bulunan tamga, Şine-Usu yazıtında da vardır. Uygur tarihi için oldukça önemli olan bu yazıtın tarihlendirilmesi hususunda farklı görüşler mevcuttur).Ancak kitabeyi kronoloji olarak takip ettiğimizde yazıtın 753 yılına kadar geldiğini görebiliriz.
Ilk Once yazıtın tam metnini vermek istiyoruz.

Doğu Tarafı
1-.... yollug kagan... Bumın Kagan üç kagan olurmış eki yüzyıl olurmış
…. Talihli kagan… Bumın kagan üç (kişi) kagan(olarak) oturnuşlar, iki yüzyıl oturmuş

2- ... bodunı akıza barmış uçuz kölke atlıgın töke barmış kadır kasar bedi bersil yatız oguz
... halkı çıkıp-gitmiş. Uçuz-Köl'e Ünlülerini döküvenniş. 'Kadır-Kasar; Bedi-Bers il (ve) yatız-Oguz
3- ... eçüm apamsekiz 'on yıl olurmış Ötüken 'eli tegresi. eli İkin ara
orkun ögüzde ...
atalarım seksen yıl hüküm sürmüş. Ötüken Ülkesi ve çevresi ile
ikisi arasında Orkun ögüzde
4-…(Elig şine usu) yıl olurmış… yıl barmış atımın üze kök tengri asra yagız yir yana
…(Elli) yıl hüküm sürmüş. Orada... yıl olmuş. Adımdan (sanımdan) yukarıda mavi gök, aşağıda yağız yer yeniden,
5- [Özim öngre bınga başı atantım Şine-Usu] sekizotuz yaşıma yılan
yılka Türk elin anta bulgadım'anta artatdım
[Kendim doğuya binbaşı olarak atandım}. Yirmi sekiz yaşımda, yılan yılında (741) Türk ülkesini karıştırdım. Orada bozguna uğrattım
6- ... atlıgın yamaşdı bınga yorıtdı ozmış tigin' odurganta yorıyur tidi, anı,'algıl tidi
.... ileri gelenleri ile bize katıldı. Bin kişi sevketti. Ozmış Tigin Odurgan 'dan yürüyor dedi. Onu al (gel) dedi
7- '[kutlug yagu kan bolmış,tiyin işitip] irtim.kara kum aşmış kögürde kömür tagda yar ögüzde üç tuglıg Türk bodunka yetinçay tört yigirmike'
'
[Kutluğ Yabgu han olmuş diye işitip] eriştim. Kara-Kum'u aşmış Kögür'de,Kömür-Tag'da
(ve) Yar-Ogüz'de Uç-Tuglıg Türk Bodun'a yedinci ayın ondördünde
8- ...anta tokıtdırdım kanın altım anta yok boltı Türk bodunıg anta içgertim anta yana
…orada dövdürdüm. Hanıni, (esir) aldım. Orada yok oldu (öldü).Türk halkını orada itaata aldım. Orada yine'
9- ... takı ozmış tigin kan boltı kony yılka yorıdum
... ve Ozmış Tigin han oldu. Koyun yılında ['743) (üzerine) yürüdüm

Güney Tarafı
1- .... ekinti [süngüş engilki] ay altı yangıka tokışdım ... biçin yılka yorıdım [anta] süngüşdim anta sançdım kanın anta
... ikinci [savaşı ilk) ayın altıncı gününde yaptım;.. Maymun yılında (744) yürüdüm, [orada} savaştım, orada mızrakladım. Hanını
2- tutdım katunın anta altım [Türk bodun anta ıngaru yok boltı Şine-Usu] anta kisre başı kelti [peymey tigin kan bolmış tiyin] takıgu yılka yorıdım yılladım beşinç ay üçyiğirmike kalışdı.
Tutdum. Katununu orada [esir]  aldım. [Türk halkı o andan itibaren yok oldu}! Ondan sonra liderleri geldi. [Peymey Tigin han olmuş diye}Tavuk/yılında (745) yürüdüm. Bir yıl geçirdim. Beşinci ayın on üçünde (746) ayaklandılar.
3- süngüşdim anta sançdım ... beg [birle basrml bodunıg] içgerip igdir
bölük [yana kelti] ben anta. kisre ıL.yılka üç karluk yablak sakınıp teze
bardı kunya on okka '.
.
\
Savaştım. Orada mızrakladım ....beg [ile Basmıl halkını} tabi kılıp,
İgdir Bölük yine (buraya) geldi. Ben ondan sonra it.yılında (746) Üç-
Karluklar kötüdüşünüp, kaçtılar,. batıya On-Oklara
4- kirti anta içikti [üç karluk ilteber] ölti ranta kisre] üç karluk lagzın
yılka tokuz tatar [birle ögleşip] tokuz buyruk bing sengüt karabodun tun-
yın kangım kanka ölünti eçü apa atı
Girdiler. "Orada tabi oldular. [Karlukların ilteberi) öldü. [Ondan
sonra} Üç-Karluklar domuz yılında (747) Tokuz~Tatarlarla anlaşmış,
dokuz bakan, bin komrıtan, halk toplanarak, babam hana maruzatta bu-
lundular. Atalarımızın adı (sanı)
5-bar tidi ötüken eli. sizde ebir tidi [tay bilge tutukıg] antayabgu
atadı anta kisre küskü yılka singlegde küç kara bodun timiş sin sizde küç
kara sub ermiş kara bodun tunyın kagaıı
va1:dedi. Ötüken ülkesi sizde, yönetin dediler. [Tay Bilge Tutuk'u}
orada yabgu atadı. Ondan sonra Sıçan yılında (748) Atalar Mezarlığında
güçlü halk (şöyle) demiş: "Atalar Mezarlığı sizde". Güeün kaynağı Kara-
su.imiş. Halk toplanarak kagan
6- atadı t~ngride bolrmş il etmiş kagan atadı il bilge katun atadı
kagan atanıp Otüken ortusınta süngüz başkan ıduk baş kidinin örgin
bunta etitdim
Atadı. Tengride Bolmış İl Etmiş Bilge /(agan (olarak) atadı. İl Bilge
Katun (olarak) atadı. Kagan tayin edilip,katun tayin edilipÖtüken orta-
sında Süngüz-Başkan'ın kutluzirvesinin batısında otağı burada kurdur-
dum.
Page 4
74
S.GÖMEÇ
.Batı Tarafı
1- tengride bolınış il etmiş bilge kagan il bilge katun kagan atıg
katun atıg atanıp ötüken kidin uçmta tez başmta örgin [anta etitdiin çıt] ,
anta yaratıtdım bars yılka yılan yılka ekiyıL.
Tengride Bolmış, İl Btmiş Bilge Kagan, İl Bilge 'Katun kagan (ve)
katun tayin edilip, Qtüken'in batı ucunda, Tez başında otağını {oTCl,da
kurdurdum. Sının} orada yaptırdını. Bars yılında (750), Yılan yılında
(753) ikiyıl
'
2- yayladım ulu yılka ötüken ortusmta süngüz başkan ıduk baş kidi-
nente yayladım örgin bunta yaratıtdımçif bunta .tokıtdım bing yıllık
tümen künlik bitigimin belgümin bunta
Yazı geçirdim. Ejderha yılında (752) Ötüken'in ortasında Süngüz-
Başkan'ın kutlu zirvesinin batısında yazı geçi'rdim. Otağımı burada yap-
tırdım. Sınırı burada vurdurdum. Bin yıllık, onbin günlük kitabemi (ve)
işaretimi burada
3- yası taşka yar~tıtdım tulku taşka tokıtdım üze' kök tengri yarlıka-
duk ÜÇÜll asra yagızyir igittüküçün elimintörümin etintim öngre kün
togsıkdaki bodun kisre ay togsıkdakı bodun
.
' ,
,
yassı taşa 'yazdırdım. Bütün (tek parça) taşa vurdurdum. Yukarıda
Tanrı irade ettiği için aşağıda yağız yet beslediği için devlet ve yasa sahi-
bi oldum. Doğuda gün doğusundaki halklar, b,atıtjaay doğusundaki halk-
lar
4- tört bulungdakı bodun iş güç ebirür yagım bölük yok boltı ötüken
eli tegresi ikin ara ılgam tarıglagım sekiz selenge orkUn togla sebintürdü .
kargu burguol yirimiqsubıniın konar köçer ben
dörttaraftaki.. halklar (benim) işimi gücümü görürler. Düşmanım.
Bölük yok oldu. Otüken ülkesi (ve) çevresi, ikisi arasında tarlalarım;
Sekiz-Selenge, Orkun, Togla, Sebintürdü, Kargu (ve) Burguyerlerimde
(ve) sularımda konar göçerim
'..'
5~yaylagım ötüken kuzı kidin uçı tez başı öngdüni kanyuy künüy...
. ılgam ötüken yiri ongı tarkansüy yagı bodunkı kagangı birigerü uçıa:ltuh
, yış kidin uçı kögmen ilgeru uçı [kadırkan yış]
.
Yaylam Ötüken'in kuzeY:!Jatı ucu Tez-Başı, doğusu Kanyuy (ve)
Künüy (nehirleri), tarlalarım Otüken bölgesi, kuzeyi Tarkan Süy düşman
halka (ve) kagp.na, güney ucu Altun-Yış, batı ucu Kögmen, doğu ucu {Ka-
dırkan .Yış} .
'
;
Page 5
"/.
TERHİNYAZITI'NINTARİHİAÇıDANDEGERLENDİR1LMESİ
75
6- tengride bolmış il etmiş bilge kanım içreki bodum altmış iç buy-
ruk başı inançu baga tarkan ulug buyruk tokuz bohınş bilge tay sengün,
.~tuk beşyüz baş~külüg ongı öz inancu beş-yüi başı ulug öz inançu
Tengride Bolmış İLEtmiş Bilge Kan 'ımın içreki (tabi) halklarının sa-
yısıaltmış. İç Buyruk Başı Ilıançu Baga Tarkan (ile) b~yruklar dokuz-
olmuş. Bilge Tay Sengün Tutuk, Beşyüzbaşı Külüg Ongı, Oz Inançu Bl!ş-
yüzbaşı Ulug Öz Inançu
7- urungu yüz başı ulug urungu tölÖs begler oglı bmg başı tölös
.külüg eren tarduş begler oglı bmg başı tarduş külüg eren tarduş ışbaras
beş bmg er başıışbara sengün yaglakar
' "
Urungu, Yüzbaşı Ulug Urungu, Tölös heglerininoğlu Binbaşıdırlar
(onlar) Tölöslerin ünlü yiğitleridir. Tarduş beglerinin oğullan Binbaşı~
dırlar (onlar) Tarduşların ünlü yiğitleridir. Tarduş Işbaraları, Beşbin Er-
başı Işbara Sengün Yaglakar
\
8.:...tokuz yüz er başı tuykun ulug tarkan bukug bmga
,
,
.... Dokuzyüz erbaşı TuykunUlug Tarkan Bukug, binlikleri
9- ...bodum bmga kagas ataçuk bodum bmga
.... halkı binliktir~ Kagas Ataçuk'un halkı binlikıir
Kuze, Tarafı
1- tengrim kanım tikim teg elig tutdı .. kutlug çigşi kınçu alp bilge
çigşi... kan aruk oguz bodun altı yüz sengüt bir tümen bodun kazgantı
i
Kutlu hanım dimdik ülkeyi tuttu (yönetıi) ... Kutlug Çigsi, Kınçu Alp
Bilge Çigsi.....han. Yorgun Oguz halkını aldı. Yüz general (ve) bir tü'rnen-
lik halk kazandı.
. .
,
2- tengri kanım atlıgı tokuz tatar yiti yigirmi az buyruk tongra ediz
(?) sengüt bmga bodum tigitimin bu bitidükde. kagamma turgak başı
kagas ataçuk begzik er çigşibıla baga-tarkan üç yüz turgak turıtdı
Kutlu hanımın ileri gelenleri Tokuz-Tatar, onyedi Az buyruk, Tongra'
(ve) Ediz (?) generalleri ve binbaşılar, Uygur halkıdır. Tiginlerirnle bu
(kitabe) yazıldığında kaganım için Turgak Başı Kagas Ataçuk, Begzik Er
Çigşi (ve) Bıla (belki de Boyla) Baga Tarkan üçyüz karakol yaptılar
3-tengrim kanım oglı bilge tarduş ulug bilge yabgu atlıgı isig yir atlı-
gı.... baytrku bodunı az aşpa taysengün bodum tongraediz (?)... kayabart
üç karluk bunça bodun yabgu bodum
Page 6
76
S;OOMEÇ
Kutlu hanımın oğlu Bilge Tarduş Ulug Bilge Yabgu'dur. Atlıları Isig
Yir atlılarıdır .. Bqytrku halkı, Az Aşpa Tay Şengün halh Tongra (v~)
Ediz... Kayabart, Uç-Karluklar, bunca halk?yabguhalkı
,
.
. 4- tengrim kanım oglı'bilge 'tölös ulug bilge çad atlıgl... odurgan ,
buyrokı çabış sengün bodum tokuz bayırku kayra basmıl (kayra-basmıl?)
tokuz tatar bunça bodun çad bodum
.
. Kutlu hanımın oğlu Bilge ,TöLOsUlug Bilge Çad' dır. Atlıları. .. Odur-
gan'dandır. Bakanı, Çabış Sengün halkıdır. Tokuz-Bayırku, Kayra, Bas-
mıl, Tokuz-Tatar bunca halk, şadın halkıdır
5- .....bitigme bum yaratıgma bilge kutlug tarkan sengün bunça bo~
dumg atın "yobn yagma alumçisi Ekiyur tidi Kutlug Bilge Sengün uruşu
kutlug tarkan sengün ol Ekiyur
.... (bunu) yazan, bunu yapan Bilge /Kutlug Tarkan Sengün'dür.
Bunca halkların adlarını, yollarını (kaderlerini) Yagma kuyumcusu (veya
.alacaklısı) Ekiyur dedi. Kutlug Bilge Şengüh ve Kutlug Tarkan Sengün
Ekiyur.
6- yarlıkadıbayırku tarduş bilge tarkan kutlug yagII1atabgaç sogdak
. başı bilige sengün uzal öng irkin
.
Emretti. Bayırku (ve) ,Tarduş Bilg~ Tarkan Tutlug (ve) Yagmti, Tab- .
gaç, Sogdak Başı Bilge Sengün, Uzal Ong lrkin
.
Ta~ Kaplumbağa Üzerindeki Yazı(
bum yaratıgma böke tutam
Bunu yapan Böke Tutam
Şimdi yazıtın tarihimiz ve kültürümüz açısından bir değ~rlendirmesi-
ni yapmaya çalışacağız.
.
i Toplam otuz satır ve bir de taş kaplumbağa üzerindeki cümleyi sa-o
yarsak otuzbir satırdan. ibaret olan bu yazıt Uygurların en ünlü kaganı
Moyun-Çor adına dikilmiş olup, herhalde yazıtın başında daha önceki
meşhur Türk hükümdarlarımn adlarımn sayılması ve Bumın Kagan'ın
adına burada rastlamamız bizİ Uygurların da başlangıçta kendilerini Kök
Türklerin devamı olarak gördüklerini düşünmemize sevketmektedir.
. Yazıtın 2. satırında Türk tariiıinin önemli iki boyunun adına rastlıyo-
roz. Bunlardan biri olanB~s-'İlliler, Bulgar Hanlığının teşekkülünde rol
oynamışlar,' Kasarlar ise Hazar Kaganlığımn hanedan ailesidir. Burada
gördüğümüi paralel ifadeyi. Tes II yazıtında da görmemiz mümkündür:
Buzuk başın akıza uçuz kölke atlıgın töke barmış... bedi bersil, kadır
Page 7
TERHİN YAZm'NIN TARilll AÇıDAN DEGERLEND1RhMEsl
77
,kasar anta barmış. OLbodunım kengetişdi(3). Kök nirkçe kaynaklarda ve
Çin yıllıklarında 116 yılına kadarl.!ygurların önemli bir faaliyeti görül~
memektedir. Fakat bundan önce' Omken'de hakimiyet kuran Tokuz-
qguzların kagaI1lığına Uygurların da sahip çıktığım biliyoruz. Klyaştor-
my'a göre Tokuz-Oguzların bu kaganlığı Boz-Oklardan Bedi-Benm ve
Kadır-Kasar'ın ihaneti sonucu yıkılmıştır: Rona-Tas'dil bu görüşdedir<4).
687 de Baz Kagan'ın öldÜrülmesi sİrasında meydana gelen bu olaylar
hakkında yUkarıdaki cümlelere tesad~f etmekteyiz. Biz adı geçen kitabe-
lerdeki transkripsiyonu Boz-Ok ve Uç-Ok şeklinde anlawadığımız için
çevirimiz~ daha değişik bir şekilde yaptık'. Biz B~z-Ok ve Uç-Ok ayırımı-
mn veya Iç-Oğuz, Dış-Oğuz farkımn Türklerin Islamiyeti kabulünden ve
Oguzların batıya doğru göçlerinden sonra ortaya çıktığım zannediyoruz.
Birtakım araştırmacılar özellikle Tes II yazıtı ve Terhin yazatına ba-
karak Uygur tarihini üç bölüme ayırmaktadırlar: i, Uygur Kaganlığının
550'den önce 300 yü yaşadığı iddia olunmaktaditS). Bunu da Tes II Kita-
besinin kuzey tarafı, ikinci satırındaki; üç yüz yıl il tutmıf'6) cümlesinden
çıkarmaktadırlar. Bundan başka Uygurlar, değişik boyların hakimiyeti al-
tında 200 yıl geçirmişlerdir(7). Buna karşılık Şine-Usu yazıtlnda On-
Uygurlar ve Tokuz-Oguzlai üzerinde 100yıllıkbir hakimiyetten bahsedi-
liyor: Bunun içinde On Uygur ve Tokuz Oğuzlann. üzerinde yüzyıl otu-
rup(8), cümlesini gÖı'mekteyi~. Aslında yazıtlarda samIdığı gibi bir,tutar-
sızlık söz kopU'sudeğildir. Eğer Kök Türklerin hakimiyette bulundukları
ortalama 550-750 yıllarım hiç aralıksız göz önüne alacak olursak 200 yıl
ölur, fakat bu silieden Kök Türklerinsarsıntıya uğradıkları ortalama 600~
690 yıllarını çıkaracak olursak yaklaşık yüzyıl tutmuş olur. II. Uygur Ka-
ganlığı ise 80 yıl hüküm sürmüştür. Bu süre Terhin yazıtında; sekiz on yıl
olurmıf'9), şeklinde, Tes II de ise; Uygur kagan on yıl olurmış, yetmiş yıl
ermif'lO)şeklinde geçmektedir. Bunu on artı yetmiş biçiminde düşünmek
mümkündür. III. Uygur Kaganlığının kuruluşu da Kök Türklerin yıkılma-
sından sonra kabfil edilmektedir. Yine yazıtın üçüncü satırındaki: ötüken
eli tegresi eli ikin ara orkun ögüzde(lI) cümlesinden Uygurların ortaya
çıktığı coğrafyamn sınırlarım da öğrenmiş bulunuyoruz.
(3) Bakınız, Tes II, Kuzey 3-4; Bozguneuların başı tarafından baskın yapılıp, Uçuz
Köl'e'ileri gelenleri dökülmüş.~.Bedi-Bers (Bars) il, Kadır-Kasar oraya varmıştır. O
halkını büyük kavga yaptı.'
"
.
'
(4) S.G. Klyaştomıy, "The Tes Inseription of the Uighur Bögü Qaghan", Acta Or!.enta-
Zia, Tom. 3911, Budapest 19~5, s.149; A.R. Tas, "Hazar Kavim Adının Tarihi Uzeri-
ne Yeni Veriler", Çev. M. Karakurt, Türk Kültürü Araştırmaları,
24/2, Ankara
1986, s.58.
(5) Klaştomıy, a.g.m., s.148"1~9;Rona-Tas, a.g.m. s.58.
(6) Bakınız, Tes LI,Kuzey, 2: Uç yüzyıl ülke yönetmiş.
(7) Klyaştomıy, a.g.m., s.148; Rona-Tas, a.g.m., s.58.
(8) Bakınız, Şine-Uşu Yazıtı, Kuzey 3.
(9) Bakınız, Terhin Yazıtı, Doğu, 3: Seksen yıl oturmuş.
(ıo) Bakınız, Tes LI, Kuzey, 4: Uygur ~agan on yıl oturmuş, yetmiş yıl imiş.
,(ll) Bakınız, Terhin Yazıtı, Doğu, 3: Otüken ülkesi (ve) çevresi ile ikisi arasında Orhun
Nehrinde,
Page 8
78
S.GÖMEÇ
.
Görülüyor ki, 'kitabelerdeki bu ifadeler oldukça düşündürücüdür.
Eğer i. Uygur Kaganlığı mevcut ise, bunun 250-550 tarihleri arasında ya-
şamış olması gerekir ve bu ,ifade kabul edilecekolursa, o zaman bu yıllar-
daki Tölös hakimiyeti veya bağımsız bir Tölöskaganlığı söz konusudur.
Ancak Çin kaynaklarından öğrendiğimize göre, bu sıralarda Tölöslerin
bir hakimiyeti yoktur. Bu esnada merkezi Asya' da Tabgaç ve Juan-juan
üstünlüğü vardır. Demek ki, Uygurlar Tölöslerin, Tabgaçlara ve Juan-
juanlara bağlı olarak hayatlarım sürdürdükleri yarı federatif durumu bir
bağımsızlık olarak addetmektedirler.
Bunun yanısıra bir de II. Uygur Kaganlığı ~eselesi vardır. Bu da
611-691 seneleri arasında adı geçen Tokuz Oğuz hakimiyeti olmal~dır.
Uygurlar, Kök Türk kaganlığınınyeniden
güçlenmesinden önce Otü-.
ken'de hakimiyet tesis eden Tokuz OguzBaz Kagan ve onun seleftednin
mirasçısı ohirak görünmektedirler. Ancak biz öyle zannediyoruz ki, Uy-
gurların Tokuz Oguz federasyonunu(12) kendilerine bağlamal~ırı ve On
Uygur olmaları 739-740 yılından sonra Moyun-Çor'un Tokuz-Oguı:Iarı
derleyip toplamasından sonra olmıştıir. Moyun-Çor kitabesinde: Tokuz
Oguzhalkını ~erleyip topladığını(13),.söylüyor. .
...
Bu olay belki Şine-Vsu yazıtımn kuzey tarafı beşinci satırın devam
t?denyerlerinde anlatılmaktaydı, fakat maalesef yazıtın bu kısmı siliktir.
Otüken'deki karışıklıkları fırsat bilen Çin, 741 yılında Uygur, Karluk ve
Basmılları Çin'e itaat etıneye çağırınıştı. Bu tarihtenitibaren Moyun-Çor,
babası. Köl Bilge'ye bağlı:"olarak Kök Türk ülkesinde faaliyetlere giriş- '
mişti. Işte bu olaylar Terhin yazıtlnın doğu beşinci satırı ile Şine-Usu ya-
zıtınm kuzey 6-7. satırlarında kayıtlıdır: Binbaşı olarak tayin edilen
Moyun-Çor'un idaresinde asker hareketegeçti. Birçok Türk boyu itaata
alındı. 741 yılında Türk ülkesinde büyük bir kanşıklığa sebep oldular.
. Türkler !?irbirlerine zaiyat verdirdiler<14).
, . Kök Türkçe kitabelerde, bu olaylarda Basmılların rolü söylenmiyor-
sa da, Çin kaynaklarından Basmıl, Uygur ve Karlukların ortaklaşa hareket
ettiklerini ve insiyatifin Basmılların elinde olduğunu biliyoruz. Bu üçlü it-
tifak 742 da Kutlug Yabgu'yu mağlup etmiştir. Terhiuyazıtın doğu tarafı
7. ve 8. satırlarında Türk tarihi için oldukça önemli olan 'bu hadise anlatıl-
maktadır: Kutlug Yabgu'nun emrinde ¥ara-Kum'u~~5)aşmış olan Üç Tuglı
Türk Bodunu Kögür'de(l6), Kömür-Tag'da(l7), Yar-Ogüz'de(18)yedinci ayın
(12)
(13)
(14)
(15)
(16)
(17)
(18)
Tolcuz Oğuz kabileleri şunlardır: I-Bulgu, 2-Bayırku, 3-Hun, 4-Tongra, 5-Sekel, 6-
Ediz,7-A-pu-se (Apa İsi), 8-ku-lun-wu-ku, 9~K'i-pi.
'
.
Bakınız, Şine-Usu Yazıtı, poğu 5.
Bakınız, Şine-Usu Yazıiı, Kuzey 6-7; Terhin Yazltl, Doğu 5.
Kara-Kum, Ordos'un kuzeyindeki çöUüg bölgedir.
Kara-Kum Çölü'nün ortasındaki, Türklerin Körnür-Tag dedikleri yerin az kuzeyi ol-
malıdır.
.
Köm~r-Tag, Gobi Çölü'nün ortasındaki, bir dağdır.
Yar-Ogüz'de yine bu coğrafyadaki küçük sulardan birisidir:
Page 9
\
TERHİNyAZITrNIN TARİHİAÇıDAN DEGERLENDİRİLMEsİ
79
ondördünde mağlup'.edip, esir alıyorlar'J9).
Yine bu satırlarda Türk-mille-
tinin bir üyesi olan Uç-Tuglı Türk Bodun adı geçm~ktedir. Menşeileri hu-
susunda bugüne kadar fazla birşey söylenmeyen Uç-Tuglı Türk Bodun,
Çin kaynaklarında Mu-ma T'u-cüeh olarakgeçen etnik 'ad ile birleştiril-
miştir. Mu-ma T'u-cüeh'in manası Tahta Atlı Kök Türkler olarak belirtil-
miştir20).Tsai bu adın manasının "keresteli at" demek olduğunu ve "halkı
daima buz üzerinde tahtadan yapılmış ala bindiği için Çinliler bu adı ver-
mişlerdir" demektedir21). Tahtadan ata binrnek nasıl birşey bilmiyoruz.
Tsai bu konuda bir açıklama yapmamıştır. Acaba, kar üzerinde .ayakları
batmamak için tahtadan yapılmış kar ayakkabıları giydiklerinden mi,
ypksa kar üstünde kızakla kaymayı bildikleri için rili bu ad verilmiştir?
Uç-Tuglı Bodun'un kabileleri şunlardır: Tu-po, Mi-lieh-ko ve O-chih(22).,'
Tölösleriıı üç boyundan meydana gelmiş olan bu federasyon içinde sade-
ce Tupoların bugünkü Tuba-Tuva Türkleriyle aHikaları dikkate çekilmiş
ve yerlerinin Altaylarla, Baykal Gölünün kuzey kıyıları olabileceği görü-
şü ileri sürülmüştür.
'
Daha sonra onlar Basmıllarm liderini kagan ilan ettiler ve arala-
rında bir idari taksimat yaptılar. Kök Türk kaganlığının
başına
üzmış Tigin Han olmuştu. Bunu da yazıtımızın doğu tarafı 9. satırın-
dan öğreniyoruz. Moyun-Çor, Koyunyılında
(743) onun üzerine yü-
rümüştür. üzmış Tigin 'ele geçirilmiş, Türk milletine büyük bir
darbe, indirilmişti. 743'yılında Kök Türk kaganı üzmış öldürülmüş
ve Başı Çin başkentine gönderilmişti(23). Ondan sonra Tavuk yılın--
da (745) Türk milletinin
üzerine Peymey Tigin'in Haiı olduğu du-
yulmuş, ve onun da üstüne yürünmüştür. Bunu' da 'yine Terhin yazıtı-
nın güney tarafı 2. ve 3. satırı ile Şine-Usu y'!Zıtının'kuzey
10.
satıtıridan biliyoruz(24).Kök Türk üstürilüğüne son- verildikten itibaren
kaganlık mücadelesin\;le Basmıl, Uygur ve Karluklar arasında kavgalar
başlamış, ilk önce Karluklarla anlaşan Uygurlar, Basmıl kagainnı öldür-
müşler, sonra da Karlukların ortaklığına nihayet' vermişlerdir. Basmıl
Kaganınınöldürülüşü
hadisesi, herhalde yazıtın bazı yerleri silik olan
(19)
(20)
(21)
(22)
(23)
(24)
Balgnız, T~rhin Yazıtı, Doğu, 7-8. ..
-'
'
B. Ogel, "Şine-Usu Yazınnın Tarihi Onemi", Belleten, Sayı 59, Ankara 1959, s.373;
D. Sinor, "Some Components of the Civilization of the Türks", Altaistic Studies,
Stockholm 1985, s.154.
' i
W.S. Tsai, Li-J'e-Yü'nünMektuplanna
Göre Uygurlar, Doktora Tezi,Taipci 1967,
s.45.
.
.
W. Eberhard, Çin'in ŞimalKomşullarl,
Çev. N. Uluğtuğ, Ankara, 1942, s.72; Tsai,
~~~
.
Bakınız, Şine-Usu Yazıtı, Kuzey, 9-10; Terhin Yazıtı, Doğu'9; Güney, 1-2: ....ozmış
tigin kan boltı kony yılka yorıdım ekinti [süngüş engilki] ayaltı yangıka tokıdım..
biçin yılka yorıdım [anta] süngüşdim anta sançdım ka~ınanta tutdım katunın anta
altım [Türk bodun anta ıngaru yok baltı] "
'
Bakınız, Şine-Usu Yazıtı, Kuzey, 10; Terhin Yazıtı, Güney 2-3; anta kisre başı kelti
[peymey tigin kan bolmış tiyin] takıgu yılka yarıdım yılladım beşinci ay üç yiğirmike
kalışdı süngüşdim anta sançdım.
.
Page 10
80
S.GÖMEÇ.
güıiey 3. satınnda geçiyor olmalıdır: :...beg [birle basmıl bodunı] içge-
rip(25).
i
748 yılında, mill~tin de katıldığı Atalar Mezarlığı(26)'ndaki.kurultay-
dan sonra Tay Bilge Tutuk yabgu atanmış ve Türk devletinin başına Uy-
gurlar geçiril~ştir. Bu hadise.:rerhin ve Şine-Usu yazıtlarında şöyle anla-
tılmaktadır: It yılında (746) Uç-Karluklar kötü düşÜ;':'-üpkaçtılar. Batıya.
On-Oklara sığındılar, orada onlara tabi oldular... Uç-Karluklar, domuz
yılında (747), Tokuz-Tatarlar27>, Tokuz Buyruk, bin komutan ve halk
.ayağı kalkarak, Köl Bilge 'ye maruzatta bulundular: "Atalarımızın ünü
vardır, Ötüken ülkesi sizde, yönetin" demişlerdir. Tay Bilge Tutuk orada
yabgu'atanmıştır. Ondan sonra s!çan yılında (748), Atalar Mezarlığında
"güç halktır" denmiş. Halk da "Atalar mezarı sizde,. gücün kaynağı
sudur" diyerek, ayağa kalmışlarve kagan tayin etmişlerdir2S).
Yazıtın güney tarafı 6. satırında Moyun-Çor'un ~gan atanması
ve kaganlık unvanına rastlamaktayız: Tengride B.olmış ILEtmiş Kagan..
Yine aynı satırlarda Moyun-Çor'un karısının da ILBilge Katun atandığı- .
nı görüyoruz. Hunlar' dan beri devam eden bir devlet geleneği olarak
kagan ile katun her zaman birlikte tahta geçmiştir. Bu da bize Türk mille-
tinin kadına ne kadar önem verdiğini gösteren en.büyük delillefdenbirisi-
dir.
'
,
(25) Bak:ııiız, Terhin Yazıtl, Güney, 3: ...beg [ile Basınıl halkını] tabi kılıp
(26) Buradaki me,zar1ık konusu dikkatiçekmektedir.
Bilindiği gibi Hunlar da kutlu bir
ata mağarasının bulunduğunu Çin kaynaklarından öğreniyorıiz (bakınız.S. Gömeç,
, "Eski Türk Dini", Tanıtım, Sayı 79, İstanbul 1986, 5.30). Yazıttaki bu kayıt bize
kutlu atalar mağarasının ve Türk nesIinin çoğalmasına sebep olan Türk atalarının
gerçek veya sembolik mez¥.larının olduğu fıkrini çağnştınyor ..Çin tarihlerinden,
. Kök TürkJeaganının daima Otüken dağında oturduğunu, her yıl'kurban kesmek için
beylerini Otüken'den 5OO'Iibatıda, üzerinde ne çimen ne de ağaç ol~ sarp ve yük-
sek bir d;ağolan atalar mağrasına götürdüğünü öğreniyoruz (bakınız, Ogel, Türk Mi-
tolojisi, s.21). Bu ise bize Ergenekun Destanı'nı hatırlatmiliadır.
Buradan çıkan
diğer bir netice ise, hükümdarlık al~etleri
arasında Atalar Mezarlığına da sahip
olmak vardır.
(27) Asya Türk tarihininen karışık bölümlerinden birisi de,.Tatarlann Türk olup olınadı-
ğı konusudur. Bu hususta yapılan araştırmaların ba:zıları Tatarların Türk olduğu yo-
lunda olmakla beraber, bazıları da onların Moğol asıllı olduğu yolundadır.
Çin kaynaklarında adları Ta-tan şeklinde transkripsiyon edilen Tatar adını, Pel-
Iiot'un Tung-huang'da bulduğumetinlerde
tfattara şeklinde görüyoruz (W. Eber-
hard, Conquerors and Rulers, Social Forces in Medieval China, Leiden 1952, s.91;
H.~
Bailey, "A Khotanese Text Concerning the Turksin Kantsou", Asia Major,
Vol. 1,London 1949, s.30). Başta Kaşgarlı olmak üzere, bir kısım Türkologlar Tatar-
ları Türk kabul ederken (Div~nü Lifgat-it-Türk, CL, s.411; Z.V. Togan, Umumi
Türk Tarihine; Giriş, 3. baskı, Istanbul 1981; L. Rasonyi, Türk Devletinin Batıdaki
Varisleri ve Ilk Müslüman Türkler, Hl\? Ş. K. Seferoğlu-A. Müderrisoğlu, ,Ankara
1983, s.15-19; A. İnan, Makaleler ve Incelemeler, 2.,baskı; Ankara 1987,5.60; A.
Temir; "Moğol İmparatorluğu ve Devamı", Türk Dünyası El Kitabı, Ankara 1975,
's.913), bir kısınıda Moğol olarakkabul etmektedir (V. B3rthold, Mogol istilasına
KadarTürkistan,
Haz. H.D. Yıldız,Jstanbul 1981, s.31).
(28) Bakınız, Terhin Yazıtl, Güney, 3-6; Şin;-Usu Yazıtl, Kuzey, 11-12.
Page 11
/
TERHİN YAZITI'NIN TAR1HİAÇıDAN DEGERLEND1R1LMESİ
81
.
.
,
'Şine-Usu y~ıtında Moyun-Çor, Tay Bilge Tutuk mücadelesi teferru-
atlıbir şekilde anlatılmış olup; ancak 749 tarihinde kaganlığını sağlamlaş-
tıimıştır. Moyun-Çor,kagan
ilan.edildiktensonra (752) otağını Süngüz- i
Başkan"ın kutlu zirvesinin .batısında kurdurmuştur: kagan atanıp' ötüken
ortusınta süngüz başkan ıduk baş kidinin örgin bunta etitdim(29).Buradaki
Süngüz-Başkan yer adı üzerinde de durmakta fayda vardır. Bu yer adı;
Terhin yazıtını inceleyen KIyaştomıy ve T. Tekin tarafından değişik bi-
çimlerde ve manalarda okunmuştur<30).Biz jlk defa Terhin yazıtında yer
ismi olarak geçen bu adıarın tarihte bir Türk etnik;ıdını ifade ettiğin,i tes-
'.bitetmeye çalıştık. 662 yılında,On-Okların
lideri Aşina Mi-sM, Çinliler
tarafından tuzağa düşücülünce ona sadık olan Süngüz (Shu-ni-shih) ve ,
Başkanlar (Pa-se-kan) denilen iki kabile, olaydan sonra kaçtıkları halde
Çinlilere yardım eden Aşina Mi-she'nin kardeşi Aşina Pu-chen tarafından
mağlup edildiler3l). Çin kaynaklarından bu iki boydan Süngüzlerin On-
Okların Tu-lu kolı:ından,Başkanların da Nu-shih-pilerden olduğunu öğre-
niyoruz(32).Süngüzve Başkanlar ,Çinlilerden kaçarak Ötüken'e gelmişler
ve konakladıkları bu yere de adlarını vermiş olsalar gerek!
Yazıtıri batı tarafı 2-4. satırlari arası Türk Kültür tarihi açısından da
oldukça önemlidir: Ejderha yilında (752), Ötüken'inortasında, Süngüz-
Başkan'ın kutlu zirvesinin' batısında yazı geçirdim. Otağımı orada yaptır-
dım. Sınınmı burada vurdurdum.. Bin yıllık, onbin günlük kıtabemi ve işa-
retimi burada yassı taşa yazdırdım. Bütün taşavurdurdum.
Yukarıda
Tanrı izin verdiği için, aşağıda yağız yerbeslediğiiçin
devlet ve yasa sa-
hibi oldum. Doğuda gün doğusundaki haklar, batıda ay doğusundaki
halklar, dört taraft.f}kiinsanlar benim işimi-gücümü görürler. Düşmanım
Bölük yok oldu. Otüken ülkesi ve çevresi, ikisi arasındaki tarlalarım,
Sekiz-Selenge, Orkun, Togla, Sebintürdü(33),Kargu(34)ve.Burgu' da, sula-
rımda konar-köçerdim ben(35).Türk tarihinin büyük hamlelerini yaratmak,
büyük devletler kurmakgibi başlıca hadesilerde sakin ve itaatlı olan yer-
leşik 'halkın değil, hayat şartlarının icabı olarak faaı savaşçi ve teşkilatçı
-bir unsur olan göçebelerin rolÜbelirgin birşekilde göze çarpar. Türk tari-
(29) Bakınız, Terhin Yazıtı, Güney, 6.
(30) Klyaştornıy, a.g.m., s.92; Tekin,a.g.m., s.809.
.
(31) C.H. J:Iuang,Tibetiilerin Çiniiler ve Orta Asya Kavimleriyle Münasebetleri, Doktora
Tezi, Istanbul 1971, s.45-46.'
. .
.
(32) E. Chavannes, Doeuments sur les Tou-kiue [Tures] Oeeidentaux Paris 1903,s.345.
i (33) SeJenge'nin kollanndan birisidir.
.
(34) Selt:nge'nin kollanndan birisidir..
..
(35) Bakınız, Terhin Yazıtı, Batı, 2-4; Ejderha yılında (752), Otüken ortasında, Süngüz-
Başkan'ın kutlu zirvesinin batısındayazı geçirdim..Otağıffilburada yaptırdım. Sının
burada vurdurdum. Bin yıllık, onbin günlük kitabemi ve işaretimi burada yassı taşa
yazdırdım. Bütün taşa yurdurdum. Yukanda Tann izin verdiği için, aşağıda yağız
yer beslediği için, devlet ve yasa sahibi oldum. Doğuda gün doğusundaki halklar,
batıda ay doğusundaki halklar,..dört taraftaki halklar benim işimi gücümü'görürler.
.Düşmanım'Bölük yok oldu. Otüken ülkesi ve çevresi, ikisi arasında tarlalanm,
SekiZ.Selenge, Orkun, Togla, Sebintürdü, Kargu ve Burgu yerlerimde, sulanmda
konar göçerim.
Page 12
82
S.GÖM,Eç
hinde devletleri kuran, idare ve ordulan teşkil edenlerin esasınıgöçebele-
rin meydana getirmesi çağdaş kaynaklarda, Türklerin hep göçebe bir
kavim tasvir edilmesini gerektirmiş, yerleşik ve yarı-:göçebe Türkleri göz
önüne getirmeksizin zamanımızmü~llifletini de böyle bir kaanataşürük-
lemiştir<36).Yukanda verdiğimiz Kök Türkçe belgede geçen konar-göçer ,
deyimi kültiir tarihimiz için oldukça mühimdir. Bugüne kadar Türkleri
hayvancılıkla uğraşan, göçebe bir kavim olarak telakki edenlere karşı; bu
yazıt ve cümleler en güzel-cevabı verir sanırız. Bu zamana kadar Türkler,
için yan-göçebe deyimi kullanılmıştır. Konar-göçer deyimi ilebenzeş-
mekte ise de, bundan sonra eski Türkler için konar-göçer deyimini kul-
lanmak daha doğruolacak kanaatindeyiz. Zaten bu belgelerden de anlaşı-
lacağı üzere, Türkler çiftçilikle' ,'de uğraşmaktadırlar. Ekip-biçtikleri
tarlalan vardır. '
'
,,
,'.
i
'
,/
Batı tarafı 5. satırda Moyun-Çor Kagan'ın yaylağımnÖtüken'in
batı
uçundaki Tez.J3aşı, buranın doğusunda Kanyuy ve K'i!nüy nehirlerinin
bulunduğunu, Otüken civarlarında tarlalannın olduğunu, kuzeyde düş-
malilann, güneyde Altun- Yış'ın, batıda J(ögmen- Yış' ın, doğuda ise muh-
temelen Kadırkan":Yış'ın yer aldığını öğrenmekteyiz. Böylece Uygur ha-
nedanlığııiın merkezinin sınırlan da çizilmiştir.
Yazıtın batı tarafi6. satırında geçen ulug buyruk tokuz bolmışcüriıle-
sinden eski Türkhükümetinde asli dokuz bakanlığın olduğunu öğrenmek-
\
y-
teyiz. Hükümette, bugüne kadar kaç bakanın olduğu sayısı meçhuldü.
\
Bunu ancak Çin kaynaklannın yardımıyla öğrenebiliyorduk. Fakat son
yıllarda bulunan yazıtlardan biri olan Terbin, hükümette dokuz bakanın
olduğunu göstermiştir. Aynça bu sisteıpin Türklerden, Tibetlilere de geç-
tiğini görüyoruz. Çin kaynaklarında_ bu dokuz Tibet bakanının görevleri
sayılmış ve sonunda da, bu nazırlar kuralııia Shang-Lung-Ch'e-Pu-Tu-
ch'ü adı verildiği zikredilmiştir. DokuzBüyük Nazırlar ,demek olan bu
ismin sonundaki Tu-ch'ü kelimesi çok ilgi çekicidir!
i
6-9. satırlarda bazı ünlü komutanlar ve'o1l11annsahip olduğu halklar
ve,emirlerindeki kUvvetler sayılmaktadır.
,
'
Kuzey tarafı 3. satırda bir yer ismine raslamaktayız. Bu yer adı Şi~e-
Usu yazıtında da geçmektedir: tengrim kanım oglı bilge tarduşulug bilge
yabgu atlıgı isig yir atlıgı(37).Kök Türkçe yazıtların şimdiye kadar halledi-
lememiş yerlerinden biri de İst Yer ülkesidk
"
.
,
Yaptığımız araştırmal;:ır bu,konuda bir neticeye yarmamız1 mümkün
kılmıştır. Bilindiği gibi Tokuz-Oguz boylan arasında A-pu-se (Po-si) ler
de bulunmaktadır. A-pu-seler ,veya Pö-siler, 7. yüzyılın başlannda Altı-
' - <
\....
i
/
.~
(36) 0, Turan, "Türkler ve ıslamiyet", A.U. DTCF Dergisi, 4/4, Ankara, 1946,'5.463.
(37) Bakınız, Terhin Yazıtı, KuZey 3; Şine-Usu Yazıtı, Doğu ll: Kutlu hanımın oğlu
Bilge Tarduş Ulug Bilge Yabgu'dur. Atlıları İsig Yir atlılardır.
Page 13
TERHİN YAZITI'NIN TARİHİ AÇıDAN DEGERLENDİRİLMESİ
83
Bag Bodun ittifakına dahil olmuşlar, daha sonra Tokuz-Oguz birliği altıq-
da Uygurlara tabi edilmişlerdir. Çin kaynaklanpda A-pu-se veya Po~.si
şeklinde transkripsiyonlanan bu etnik ad,Türkçe Apa İsi şeklinde okuna-
bilir. Tokuz-Oguzlar 752 yılinda etraflarına topladıkları bazı Türk boyla-
nyla ~eraber Uygur iktidarı,na karşı ayaklanmışlardı. Bu.ayakl~ada
yer i
alan Isiler de Şine-Usu yazıtında kaydedilmişlerdir: Isi yir tapa iz er
ıtdım. "Kör" tidim. Kırkız kanı Kögmen irinte anta eb barkında ermiş.
Yelmesinjs~ yiringerü ıdmış. Yelm~sinmening er anta basmış. Til tutmış.
Kanınga, "Isinge er kelti. KarlukIsinge kelmedük" tidi...(38). Bu olayı Çin.
kaynaklarında da görebiliyoruz: 753 senesinin 5.' ayında Apuse adli bir
beyin, ki Türklerde soyadı, şahıs adı olabilmektedir, birliğinin Uygurlar
tarafından yıkıldığı zikredilmiştir<39).Biz bu şahsın Apa-isilerin reisi oldu-
ğunuzannediyoruz.
'
.
.
. Apa-İsilerin, Moyun-Çor'un büyük oğlu, Bilge Tarduş Ulug Bilge
Yabgu'nun idaresinde oldukları yine Terbin yazıtınınbu satınndan anla-
şılmaktadır.Bundan
başka İsi adım, İsig-Sangun adli bir komutan adına
yazılan Irk Bitik<40)adli fal kitabında da görüyoruZ(41).
Vlug Bilge Yabgu'nun halkları sayıldığı gibi; TölöS Şad'ın da komu-
tanları v:e halkları 4. satırda sayılmıştır: tengrim kanım.oglı bilge tölös
/
(38)
(39)
(40)
(41)
Bakımz, Şine-Usu Yazıtı, K~zey, .f1-12; İsı ülkesine izci gönderdim. "Bak" dedim.
Kırkız hanı Kögmen'in kqzeyinde, orada evinde barkında imiş. Keşif kolu adarınm
İsi ülkesinedoğru göndermiş. Keşif kolu adarınnı benim adarınm basrınş. Casus ola-
rak tutmuş, H~a,
"İsi ülkesine adam geldi, Karluklar İsi ülkesine gelmedller"
dedi...
G. Ç~darlıoğlu,
Ötüken Bölgesindeki Büyük Uygur Kağanliğı (744-840), Doçentlik
Tezi, Istanbul 1972, s.32.
Tun-huang'daki mabetlerde bulunmuş. şimdiye kadar elde edilen yazmalann en dik-
kate şayan olanıdır. Küçük bir kitap halindedir. San renkli iyi bir Çin kağıdı Uzerine
yazılmıştır. Eserin Türkçe metni beşinci yaprağın arkasındandan başlamaktadır.
Bazı sayfalannda Çince metinler de vardır. Yazı gayet güzel ve açıktır. '65paragraf-
taiı ibarettir. Her paragrafın başında birden dörde kadar içleri kırrmzı mürekkeple
dolu siyah daireler bulunur. Bu daireler zarlann göstereceği rakamlan belirtir. Bir
zan üç defa attıktan sonra, meselabirincisinde
bir. numara, ikincisinde 3, üçüncü
atışta da dört rakarın çıkarsa bu kitabınbir, üç ve dört yuvarlaklı paragrafına bakılır,
Eğer yuvarlaklann bu yerinde izahı yapılmarınş olsaydı;!kitabın umumiyetle gayesi
pek anlaşılamayacaktı. Thomsen bu durumu izah edemediği için kitabın yazı1ış ga-
yesini pek an:layamarmştır. Kısaca talihini denemek isteyen zan üç defa attıktan
sonra bu üç atılışın gösterdiği rakarınn ait olduğu paragrafa müracaat eder ve bunun
içindir ki.her paragrafın sonunda bu iyidir, bu fenadır gibi sözlere tesadüf edilmekte-
dir.
.
Bıİ fal kitabı İsig-Sangun ve Ata-Çuk adlı iki şahıs için yazıırınştır. Bars yılında
yazıldığı da kaydedilmişse de; bununla senesini tesbit etmeğe imkan yoktur. Clau-
son, 8-10. yüzyıl arasında yazılmış olduğunu zikretmektedir. Bakınız, H.N. ürkun,
Eski Türk Yazıtıarı, C.2, İstanbul 1938, s.71-93; S.E. Malov, Pamyatniki Drevnet-
yurkskoy Pismennosti, Moskova-Leningrad
1951, s.80-92; V. Thomsen, "Dr. M.A.
Stein's Manuscripts in Turkish Runic Script from Miran and Tun-huang", Journal
of Royal AsiaticStudies,
London 1912, s.196-215; S.G. Clauson, "Notes on the Irk
Bitig", Ural-Altaische Jahrbü.cher, Vo1.33, Wiesbaden 1961, s:218:225.
.
Bakınız, Irk Bitig, 104. satır, Isiler için ayrıca bakınız, S. Gömeç, "Isiler-Apa Isiler",
Türk Kültürü, 31/364, Ankara 1994.
Page 14
./
84
S.GÖMEÇ
ulug bilge çad atlıgı... odurgan bıiyrukıçabış sengün bodunı tokuz bayır-
ku kayra basmıltokuz tatar bunça bodun çad bodunı(42).
ı
Bir kaplumbağa kaide üzerindeki taşa Böke Tutam tarafından işlenen
Terbin yazıtındaki bilgiler Şine-Usu ile tamamlandığında göreceğiz ki,
Uygur devletiriin kuruluşu ve Moyun-Çor Kagan devrini hiçbir yabancı
kaynağa başvurmadan öğrenebileceğimiz çok değerli bir tarihi belgedir. '
Hem Türk tarihi açısında son derece kıymetli olan bu kitabe, hem de kül-
tür ~imizin
vazgeçilmez kaynaklarından birisidir.
'(42) Bakınız, Terhin Yazıtl, Kuzey 4:, Kutlu hanıinın oğlu Bilge Tölös Ulug Bilge
Çad'dır (Şad). Atlıları ...Odurgan'dandır. Bakanı, Çabış Şengün halkıdır. Tokuz-
Bayırku, Kayra, Basmıl (Kayra-Basmıl?), Tokuz- Tatar bunca halk şadın halkıdır.